Kuran'ın anlaşılması
Kur'an'ı Anlamada Sünnetin Yeri
Kur'ân; okunmak, anlaşılmak ve ahkamı uygulanıp yaşanmak üzere insanlığa Hz Peygamber(as) vâsıtasıyla sunulmuş kelâm-ı ilâhîdir. Peygamberlik müessesesi, ilâhî emâneti, tam bir fetânet ve zekâ ile nefsin tutkularına kapılıp eğriliğe düşmeden (ismet), artırma ve eksiltme yapmadan doğruca (sıdk) tebliğ etmeyi gerekli kılar. Hz Peygamber için en büyük emânet, onun kıyâmete kadar devâm edecek olan mûcizesi Kur'ân'dır.
Kur'ân, kendisiyle ilgili olarak nübüvvet pınarının ser-çeşmesi Allah Rasûlü'nden üç önemli görev istemektedir: Tebliğ, tebyin ve tatbik.
Ayetlerin Nüzul Sebeplerini Bilmenin Kur'ân-ı Kerim’i Anlamaya Katkısı
Nüzul ortamını müşahedeyle, sahâbenin Kur’an’ın indiği dönemde yaşamış olmalarının, kendilerine sağladığı her türlü bilgi, tecrübe ve gözlemleri kastedilmektedir. Sahâbîlerin cahilî kültürel yapıyı bilmeleri, o devirdeki dinî anlayıştan haberdar olmaları ve dinlerinin pratikleri konusunda fikir sahibi olmaları, onlara Kur’an’ın bazı kelimelerinin medlullerini anlama imkânını sağlamaktaydı. Rasûlullah zamanında insanlar ona sorular soruyorlar veya bir olay üzerine, hükmü açıklayıcı mahiyette ayetler nâzil oluyordu. Kur’an’ın anlaşılmasına yardımcı olan bu durum, daha sonraları “Esbabu’n-Nüzul” olarak adlandırılan bir bilgi alanı olacaktır.
SÜNNET-İ SENİYYE'YE UYMANIN ÖNEMİ
Kuran-ı Kerim Allah katından insanlara bir beyan ve ögüt olarak indirilmiş son İlahi kitaptır. İçinde herşeyin açıklaması vardır ve insanlar için bir hidayet vesilesidir. Kuran’daki pek çok ayette Resullullah’a itaat edilmesi emredilmektedir. Bu son derece önemli bir noktadır çünkü Kuran’ın tam olarak anlaşılması ancak ve ancak Sünnet-i Seniyye’ye uymakla gerçekleşebilir.
Kuran’ın açıklayıcısı sünnettir. Sünnet; Resulullah Efendimiz’in (S.A.V.) sahih hadislerinin toplanması ve daha sonraki dönemlerde büyük İslam alimlerinin bu hadisleri yorumlaması ile oluşan Ehl-i Sünnet itikadıdır.
Burada çok önemli bir noktanın üzerinde durulması gerekmektedir. Sünnet Kuran’dan ayrı olarak ele alınabilecek bir kavram değildir. Ayetlerde Peygamber Efendimiz’in insanlar üzerindeki ağır yükleri kaldıran, hüküm koyan, Kuran’daki açık ve gizli hikmetleri ümmetine öğreten özelliklerinden bahsedilmektedir. Nitekim Sünnet-i Seniyye’ye baktığımızda Resulullah’ın ashabına her konu ile ilgili çok sayıda bilgi aktarımında bulunmuş olduğunu görürüz.
Allah Rasulü'nün (a.s.) Kur'an Telakkisi
Yanlış anlamak kolay, zor olan ise doğru anlamak. Hakikati lekelemeden korumak, kapsamlı bir düşünce sisteminin faal olması ile mümkündür. Ferdi zuhurlar mütefikkirleri nafile gayretlere kurban eder. Eşyayı doğru anlamak ?ben-i adem?in en baş meselesidir. Önemine binaendir ki Allah Resulü ?Ya Rabbi? bana eşyayı gerçek duruşuyla göster? diye dua etmiştir.Doğru anlamanın ilk şartı, anlamayı efradını cami? ağyarını mani? bir şekilde tanımlamaktır. Bunun içindir ki bilimsel değeri haiz eserler ilk olarak söze anlatılmak istenen mevzunun tanımıyla başlarlar. Tanım açıklandıkça meselenin çerçevesi ortaya çıkar, söylenenler meşruiyet kazanır. Kur?an-ı Kerim?i doğru anlamakta O?nun ne olduğunu, nereden geldiğini bilmekle yakından alakalıdır. Meselenin bu boyutunu önemseyen usulcüler, eserlerinde Kur?an tanımına mutlaka yer açmışlardır. Çünkü Kur?an?ı İlahi oluşuyla tanıyanlar zihinlerinde ona göre bir ön hazırlık yapacaklardır.
KELAM-I KADİM'İN ANLAM HARİTASI
İnsanların yetişme tarzları, farklı eğitim düzeyi ve algılama gücüne sahip olmaları anlayışlarında birtakım farklılıklara neden olur. Herkes eline aldığı metni kendi zaviyesinden tahlil eder. Bir vakıayı kelamcı, tefsirci, hadisçi ayrı vurgularla değerlendirir.
İslam?ın erken yıllarından günümüze kadar Kur?an farklı zaviyelerden telakki edilmiş ortaya değişik tefsir tarzları ve bunları esas alarak telif edilen eserler çıkmıştır. Bu farklılığı besleyen temel nedenleri dikkate alarak Kelam?ı Kadim?in anlam haritasını belirlemek anlamanın meşru ölçüler dahilinde sürdürülmesine katkıda bulunacaktır.
Bu makale sahabeden günümüze kadar kesintisiz devam eden Kur?an?ın anlaşılma sürecini müessirleriyle tahlil edecek, doğru anlama cehdinde olanları İslami anlayış usulüyle yüzleştirecektir.
SAHABE
İslam?ın ilk talebeleri olan sahabe Kur?an?ı tedrici bir süreçte öğrendi. İnen her on ayeti öğrenir, hayatında tatbik eder sonra on ayet daha öğrenirdi.[1] Bir çoğu ümmi olduğundan[2] Kur?an?ı kalpleriyle hıfzedip dilleriyle okuyup muhafaza etmeye çalışırdı. Gelen her ayet onların imanına güç katardı: ?Biz Kur?an?dan mü?minler için şifa ve rahmet olacak şeyler indiriyoruz.?[3]
SÜNNET'SİZ DİN DÜŞÜNÜLEBİLİR Mİ?
Yüce dinimizin temeli, hiç şüphesiz, indirilişiyle birlikte ilahî koruma altına alınmış olan Kur’an ve onun gereği gibi hayata intikalinin yegane garantisi olan Sünnet’tir.
İlâhi kelâm olan Kur’an, insanlık alemine Rasul-i Ekrem s.a.v. Efendimiz vasıtasıyla intikal etmiştir. Üstelik Cenab-ı Hak, Rasul-i Ekrem s.a.v. Efendimiz’i, Kur’an’ı insanlara sadece tebliğ etmekle değil, aynı zamanda açıklamakla da görevli kılmıştır.
Rasul-i Ekrem s.a.v. Efendimiz’e uymayı, O’na muhalefet etmemeyi, O’nun getirdiklerini alıp, sakındırdıklarından uzak durmayı emreden, Allah’ın rızasını arayanlar için O’nda güzel örnek bulunduğunu haber veren, ancak O’na itaat etmekle gerçek anlamda Rabbimiz’i sevdiğimizi söyleyebileceğimizi ve bağışlanmamızın da buna bağlı olduğunu bildiren ayetler, Sünnet’in dindeki yerini ve fonksiyonunu tayin edici ilâhi beyanlar cümlesindendir.
Buradan hareketle şunu söylemek kaçınılmaz olmaktadır: Eğer Rasul-i Ekrem s.a.v. Efendimiz’in açıklaması olmadan Kur’an’ın Cenab-ı Hakk’ın muradına uygun olarak anlaşılması ve yine Cenab-ı Hakk’ın razı olduğu bir hayatın yaşanması mümkün olsaydı, Efendimiz’e vurgu yapan onlarca ayete gerek olmazdı.