Zehirli | Konular | Kitaplar

iman esasları

İMAN ve İSLAM

İman Nedir?

Hz.Peygamberin, Allah'tan getirdiği kesin olarak bilinen hükümlerin doğruluğunu kabul ve tasdik etmektir. (1)

İman esasında kalp ile olur, dil ile ifade edilir. Kısaca iman, Peygamberin getirdiği ilahi emir, hüküm ve bilgileri samimi olarak kabul ve tasdik etmektir. İnsanı gerçek saadete ulaştıran iman budur. Allahu Teala'nın kulunu sevmesi bu imana bağlıdır. Bunun için iman esasları doğru, güzel ve tam bir şekilde öğrenilmeli ve gereği yerine getirilmelidir. (2)

Allahü teâlâ'ya inanmandır. Meleklerine inanmandır. Kitaplarına inanmandır. Peygamberlerine inanmandır. Ahıret gününe inanmandır. Kaderin hayrına ve şer­rine inanmanır. (3)

İslam Nedir ?

FIRKA-I NACİYE

İslâmî akideyi en net ve sağlam şekliyle kabul eden topluluk. Bu deyim iki kelimeden meydana gelmiş bir isim tamlamasıdır. Terkibin birinci ismi olan fırka kelimesi için bk. "Fırak-ı Dalle". Naciye kelimesi Necat kelimesinden türetilmiş olup kurtuluş, kurtulmak, refah ve saadete ermek, umduğuna kavuşmak manalarına gelir.

Şu halde, Fırka-ı Naciye, kurtuluşa eren, ahiretteki her türlü azabtan beraet ederek, necatını, kurtuluşunu eline alan topluluk, zümre demektir ki, bunun bir adı da Ehl-i Sünnet ve'l-Cemaattir. Diğer bir ifade ile Fırka-ı Naciye, Kur'an-ı Kerîm'in hükümlerini kabul ve tasdik etmekle onlara uyan, Hz. Peygamberin ve O'nun büyük Ashâbının yolunu aynen takip eden büyük topluluk, Cemaat demektir.

Edison Cennete Girecek mi?

Bazı ilericiler, çağdaşlar, uygarlıkçılar tutturmuşlar, “Edison ampulü icat etti, daha nice icada imza attı, insanlığa faydası çoktur, böyle bir adamı Müslüman olmadığı için cennete sokmamak olur mu” gibi laflar ediyorlar.

Bilsinler ki: Edison’un varlık problemi, Tanrı, din konusundaki inanç ve görüşleri sadece İslâm’a değil, bütün dinlere aykırıdır. O, İslâm dinine göre de, Yahudiliğe göre de, Nasranîliğe göre de Cennete giremez.

Âmentü

آمَنْتُ بِاللهِ وَ مَلَئِكَتِهٍ وَ كُتُبِهِ وَ رُسُلِهِ وَ اْليَوْمِ اْلآخِرِ وَ بِالْقَدَرِ خَيْرِهِ وَ شَرِّهِ مِنَ اللهِ تَعَالَى وَ اْلبَعْثُ بَعْدَ اْلمَوْتِ حَقٌّ * اَشْهَدُ اَنْ لآ اِلَهَ اِلاَّ اَللهُ * وَ اَشْهَدُ اَنَّ مُحَمَّداً عَبْدُهُ وُ رَسُولُهُ *

Âmentü billahi ve melâiketihi ve kütübihî ve rusülihî ve'l yevmi'l-âhıri ve bi'l-kaderi hayrihî ve şerrihi mine'llâhi teâlâ ve'l-ba'sü ba'de'l mevti hakk* Eşhedü en lâ iâhe illallâh ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve rasûlüh.

FERT HAYATI YÖNÜNDEN ÖNEMİ

Hayır ve şer, kaza ve kader, kâinatta olup biten şeylerin hepsi belirli kanunlar, belli sebepler ve ölçülü miktarlar dairesinde cereyan etmektedir. Allah her şeyi iradesiyle yaratır, var olan ve olup biten her şey Allah’ın bilgisi ve iradesi altındadır.

İşte kaza ve kadere, hayır ve şerre iman, bu inancın sahibini daima çalışmaya ve emek harcamaya sevk eder. Çünkü kişi önüne ne çıkacağını, ileride ne olacağını bilmediğinden kendisini çalışmaya memur bilir. Doğuşundan itibaren kişinin kaderinin ne olduğu belli değildir. O bakımdan insana çalışmak ve kaderin var olduğuna inanmak düşer.

KAZA VE KADER

Kaza ve kadere inanmak, iman esaslarından altıncısı ve sonuncusudur.

Alemdeki canlı cansız her varlığın, güneşin, ayın ve yıldızların yoktan yaratıldığını biliyoruz. Bütün bunların belirli bir düzen ve ölçüler içerisinde hareket ettiğini ve değişip durduğunu, zamanı gelince de yok olduğunu görüyoruz. Bu ince düzen bu sürekli oluş ve yaratılış bir tesadüfün eseri olamaz. İşte bütün bunları yapan sonsuz bir güç vardır ki, o da Allah’tır. Onun bilgisi dışında hiçbir şey olamaz. Başlangıçtan sonsuza kadar ne olacaksa o, hepsini bilir.

AHİRET GÜNÜNE NİÇİN İNANIRIZ

Ahiret gününe inanmak, iman esaslarindan beşincisidir. Ahirete inanmayan kimse gerçek mümin olamaz. Kur'an-i Kerimde müminlerin özellikleri sayilirken:

"Ey Muhammet, onlar sana indirilen kitaba da, senden önce indirilenlere de inanirlar; ahirete de onlar kesinlikle inanirlar" (Bakara / 4) buyrulmaktadir.

Bir başka ayette:

"Kim Allah'i, meleklerini, kitaplarini, peygamberlerini ve ahiret gününü inkâr ederse, mutlaka haktan çok uzak, derin bir sapikliga sapmiştir." (Nisa /136) buyrulmaktadir.

Önemine binaen Kur'an-i Kerimde birçok ayette Allah'a imandan hemen sonra, Ahirete iman zikredilmiştir.

PEYGAMBER (RESÜL-NEBİ) KAVRAMI

"Peygamber" kelimesi Farsça bir kelime olup, haber getiren anlamındadır. Dilimizdeki anlam, Yüce Allah’ın, emir, yasak ve hükümlerini kullarına bildirip açıklamak üzere, insanlar arasından seçip görevlendirdiği elçi demektir.

Kur’an-ı Kerîmde peygamber kelimesinin yerine Resûl ve Nebî kelimeleri geçmektedir ki, elçi ve haber getiren anlamındadır. Dînî anlamları bakımından Resûl ile Nebî arasında fark vardır.

Resûl, Allah tarafından kendisine kitap gönderilmiş peygamber demektir.

Nebî, Allah tarafından kendisine kitap gönderilmemiş, fakat önceki peygamberlerin şeriatını tebliğ ile mükellef peygamber demektir. Nebîler de Cebrail aracılığı ile Allah’tan vahiy almışlardır.

KUTSAL KİTAPLAR

İslâmiyetin iman esaslarından biri de kitaplara imandır. Kitaplara iman etmek her müslümana farzdır.

Yüce Allah kullarına mutluluk ve saadet yollarını göstermek için içlerinden bazılarını peygamber seçmiş; onlardan bir kısmına melek vasıtası ile kitaplar indirmiş; yaşam kanunlarını koymuş, emirler ve yasaklar koymuş; iyiyi kötüyü, doğruyu eğriyi göstererek bunların sonuçları konusunda insanları aydınlatmıştır. Böylece insanlara her iki dünyada da mesut olmanın yolları gösterilmiştir. Bu ilâhî mesajların toplamına "İlâhî Kitaplar." veya "Semavî Kitaplar " denir.

MELEKLERE İMANIN, FERT VE TOPLUM HAYATINDAKİ ETKİLERİ

Müslümanlıkta itikat esaslarından her biri, bir amel ve hareketin temelidir. Bu nedenle iman esaslarının yaşanması gerekir. Melek inancı, tabiî olarak günlük hayatta insanı daima iyi işler yapmağa, doğru kararlar vermeğe ve dürüst olmağa yöneltir. Bir kere yaptığı iyiliklerin ve kötülüklerin "Kiramen Kâtibîn" melekleri tarafından tespit olunduğunu, kaydedildiğini, bilinçli olarak kavrayan insan, her halde amel defterine kötülük yazılmasını istemez. Attığı her adımın ilâhî bir gözetim altında olduğuna inanan insanların kıyamet gününde Rabb’ına karşı kara yüzlü çıkmak istemez. İşte melek inancının temelinde insanı iyiliğe sürükleyen böyle itici bir kuvvet vardır.

İNANILMASI GEREKEN ŞEYLER BAKIMINDAN İMANIN KISIMLARI

1- İcmalî iman : Bu, imanın özü ve en kısasıdır. Bu da "Kelime-i şahadet" ile özetlenmiştir:

Anlamı: "Ben şahitlik ederim ki, Allah’tan başka ilah yoktur; yine şahitlik ederim ki, Hazret-i Muhammet Onun kulu ve peygamberidir".

Bu, imanin ilk derecesi, Islâm’ın ilk basamağı ve temel direğidir. Allah’ın varlığını ve birliğini, Hz. Muhammet (sav)'in Allah’ın peygamberi olduğunu yürekten tasdik etmek demek, onun haber verdiği şeylerin hepsinin doğru olduğuna inanmak demektir. Ancak, Hz. Muhammet (sav)’in haber verdiği ve tebliğ ettiği şeylerin hepsine birden iman ettiğinden, inanılacak şeyleri ayrı ayrı söylemediğinden dolayı buna "icmali veya toptan iman" denmektedir.

AKAİDİN KONUSU

Akait, İslâm dininin ameli değil de itikadî ve nazari hükümlerinden bahseder. İslam dininin temel kurallarını inceler. Akait ilmi, kısa ve özlü olarak, iman esaslarını inceleyen, konu alan bir ilim dalıdır.

Bu açıdan bakıldığında akaitin konusu, iman esaslarının tümüdür. İman esasları, altı bölümden oluşur.Allah’ın zatına ve sıfatlarına iman, bu esasların temelini teşkil eder. Bundan sonra diğer esaslar gelir. Bunlar; meleklere, kitaplara, peygamberlere, âhirete, kaza ve kadere imandır. Akait ilmi, sözü edilen iman esaslarına inanmanın nasıl ve ne şekilde olacağını da belirler ve iman etmenin mahiyetini inceler.

Kısaca, Allah’ın istediği, sağlıklı bir iman, Akait ilmi sayesinde kazanılır.

AKAİDİN TANIMI

Akait, akîde kelimesinin çoğuludur. Akîde, akd kökünden türemiştir. Akd ise düğümlemek, bağlamak anlamına gelir. Buna göre akide, bağlanılan, sağlam bir şekilde inanılan, düğüm atmışçasına kesinlikle gönülden kabul edilen şey anlamını taşır.

İtikad kelimesi de akd kökünden türemiş olup kalpten bağlanma, kesin olarak karar verme, inanma anlamına gelir.

Terim olarak akait, İslâm dininde inanılması ve kalben kabul edilmesi gereken konulara verilen addır. "Akait" terimiyle kastedilen, iman esaslarıdır. Akait ilmi denilince akla, iman esaslarından bahseden ilim gelir.

Hayır ve Şer

Sözlükte "iyilik, iyi, faydalı iş ve fayda" anlamlarına gelen hayır, Allah'ın emrettiği, sevdiği ve hoşnut olduğu davranışlar demektir. Sözlükte "kötülük, fenalık ve kötü iş" demek olan şer de Allah'ın hoşnut olmadığı, sevmediği, meşru olmayan, işlenmesi durumunda kişinin ceza ve yergiye müstehak olacağı davranışlar demektir.

Kader ve Kaza ile İlgili Ayet ve Hadisler

Kader ve kazaya iman, her şeyin Allah'ın takdirine bağlı bulunduğuna işaret eden ayetlerin yanı sıra ilahî ilmin, olmuş ve olacak tüm varlık ve olayları kuşattığını belirten ayetlerde ısrarla vurgulanmıştır. Hz. Peygamber de bazı meşhur hadislerinde kadere imanı bir iman esası olarak açıklamıştır. Kader konusu ile ilgili bazı ayetlerin meali şöyledir:

"...O'nun katında her şey bir ölçü (miktar) iledir" (er-Ra'd 13/8).

"...Her şeyi yaratıp ona bir nizam veren ve mukadderatını tayin eden Allah, yüceler yücesidir" (el-Furkan 25/2).

"De ki: Allah'ın bizim için yazdığından başkası bize asla erişmez..." (et-Tevbe 9/51).