hile-i batıla
Caiz olan ve olmayan hileler
Dünkü yazımızda kaynaklarını göstererek şu hükmü bildirmiştik: Farz olduktan sonra zekât vermemek için, hile yapmak haram olur. Farz olmadan önce yapılan hile, İmam-ı Muhammed’e göre mekruh, İmam-ı Ebu Yusuf’a göre caiz olur. Fetva İmam-ı Muhammed’e göredir.
Kadın zekâtını kocasına veremez. Çünkü yine kendisine harcayacaktır. Kadının kocasına zekât vermesi bir nevi hile sayılır. Ama, fakir bir aile ise, kadının sadece 100 gram kadar altını varsa, zekât vermesi farzdır. İmameyn’in kavlini tercih ederek kocasına zekât verebilir. Dinimiz buna izin vermiştir. Bu zekâttan kaçma sayılmaz, dinimizin verdiği ruhsattan faydalanmak olur.
Dine uygun çare bulmak
Hile-i şeriyye, harama düşmemek için kurtuluş çaresini bulmaktır. Yani Hile-i şer’iyye=dine uygun çare demektir. Haramı helal veya helali haram yapmak yahut haksız mal ele geçirmek için hile yapmak caiz olmaz. Farzdan kurtulmak veya haram işlemek için hile yapmak haramdır. Buna hile-i şeriyye değil, hile-i bâtıla denir. Bir şey, farz veya haram olmadan önce, farz veya haram olmasını önlemek câizdir. Buna hile-i şeriyye denir. Seneler önce bir bid’at ehli, (Âlim ve mezheplerin sözleri ölçü olmaz, dinde hile olmaz, varsa bir nass gösterilmelidir) demişti. Şunu bildirmiştik: Said bin Sa’d hazretleri anlatır: “Babam, Resulullahın yanına, hasta, sarsak birini getirdi. Suçunu söyleyip ceza verilmesini istedi.