hadislerin yazılması

Asr-ı Saadette Hadisler Yazılmadı mı?

Dinimizin iki ana kaynağı vardır. Biri Allah'ın kitabı Kur'an-ı Kerim, diğeri Rasûlullah Efendimiz'in sözleri ve yaşayışı demek olan hadis-i şerifler. Biz Kur'an'ın tek bir harfi bile değişmeden, hadislerin ise, beşer tarihinde bir benzeri daha görülmeyen orijinal ve güvenli bir şekilde günümüze geldiğini biliyoruz. Fakat çoğu yahudi ve hıristiyan olan İslâm düşmanları, öteden beri, dinin bu iki kaynağı hakkında müslümanları şüpheye düşürmek istemişlerdir.

Daha çok İslâmi ilimler üzerinde araştırmalar yapan Batılılar, ki biz onlara şarkiyatçı anlamında müsteşrik diyoruz, Kur'an-ı Kerim'i Allah kelamı olarak kabul etmezler. Bunu kabul etseler, zaten mesele kalmaz. Onlara göre Kur'an-ı Kerim, Peygamber Efendimiz'in Allah'dan getirdiğini iddia ettiği kendi sözleridir.

Hadislerimi Yazın!


İlmi talep etmeye koşun. Sadık bir kimseden işitilecek bir hadis–i şerif, dünya ve dünya hazinelerinin hepsinden daha hayırlıdır. Kendine fayda veren iki hadis bile öğrenip, onları başkasına da öğreten ve onlardan faydalanan, altmış yıllık nafile ibadetten daha fazla sevap alır.

İlmi talep etmek, her Müslümana farz olduğu gibi, ilmi neşretmek de böyledir. Hadis–i şerifte de, hikmetin, mü'minin kaybolmuş malı olduğu, nerede bulursa, derhâl alması gerektiği bildirilmiştir.

Ayrıca, "Burada olanlarınız, burada olmayanlara tebliğ etsinler! Belki de kendilerinden daha anlayışlı birine tebliğ etmiş olabilirler. Sözlerimi işitip belledikten sonra, başkalarına aynen aktaranın Allah yüzünü ağartsın."(1) Bu hadis–i şerifleri baş tacı eden âlimler gereğini yerine getirmek için gerçekten büyük uğraşlar vermişlerdir.

Hz. Ebû Zerr el–Gıfârî Radıyallahu Anh şöyle demiştir:
"Kılıcı enseme dayasanız dahi Resûlullah'tan duyduğum bir sözü, başım kesilinceye kadar tebliğe vakit bulacağımı bilsem, o sözü muhakkak size yetiştiririm." Bu söz, hadis ilmine verilen önemi göstermektedir.