Zehirli | Konular | Kitaplar

eshabı kötülemek

İslamda İlk Fitne

İmâm-ı Rabbânî Müceddîd-i elf-i sânî şeyh Ahmed-i Fârûkî Serhendînin Mektûbâtından, ikinci cildin otuzaltıncı mektûbu, Eshâb-ı kirâmın büyüklüğünü ve Ehl-i sünnet mezhebi ile diğer bozuk mezheplerin Eshâb-ı kirâm hakkındaki sözlerini bildirmektedir. İslâmiyette ilk kopan fitnenin şî'îlik olduğunu ve Ehl-i sünnet mezhebinin şî'îler gibi taşkınlık yapmadığını, Hâricîler gibi de, câhillik ve kısa görüşlülük yolunu tutmadığını göstermektedir ve Resûlullah efendimizin Ehl-i beytini medh eylemektedir.



Bu mektûbumu yazmaya Besmele okuyarak başlıyorum. Allahü teâlâya hamd olsun! Onun sevgili Peygamberine salât ve selâm olsun! O yüce Peygamberin Ehl-i beytine ve Eshâbının hepsine ve bütün müminlere bizden iyi duâlar olsun!



Doğru yolda gidenleri sevmek, onlarla tanışmak ve görüşmek ve onlar gibi olmaya özenmek ve o büyüklerin sözlerini işitmek ve kitaplarını okumak, Allahü teâlânın nîmetlerinin en büyüklerindendir ve Onun ihsânlarının en kıymetlilerindendir. Muhbir-i sâdık, yâni hep doğru söyleyici olan Muhammed aleyhisselâm, (Elmer'ü me'a men ehabbe) buyurdu. Yâni, kişi, dünyada ve âhırette sevdiği ile berâber olur. Bunun için din büyüklerini seven kimse, onlar ile berâber olur.

Bütün Zamanların En Hayırlı Kuşağı: Sahabe

Sahabi arkadaş/dost olmak anlamına gelen sohbet/suhbet kelimesinden müştak bir kelime. Bunun için muayyen bir ölçü yok, “sahabi” az ya da çok başkası ile birlikte olan herkese şamil. Bu yüzden; “falanca ile bir yıl, bir ay, bir gün ve hatta kısa bir an beraber oldum” derken sahibe/beraber oldu fiili kullanılır. Kelimenin sohbet çerçevesinde kazandığı geniş anlam, günün belli bir anında Allah Rasulü (s.a.v.) ile birlikte olan kişiyi de içine almaktadır.



Sahabi olmanın ve de o duruş üzere kalmanın “nasıllığı” ulema indinde farklı mütalalara neden olmuştur. Muhaddislere göre; Allah Rasülü’nü (s.a.v.) müslüman olarak bir defa gören kişi sahabidir. Fakat O’nu (s.a.v.) mümin olarak görenin iman üzere ölmesi şarttır.[1] Sahabi olma şerefine nail olan, ardından irtidat eden sonra tekrar müslüman olan fakat yeni halinde Allah Rasülü’nü (s.a.v.) göremeden ölenler tarifin dışında kalırlar. Bu yüzden Kurre b. Meysere, Eş’as b. Kays gibi bir ara irtidata irtikap edenler Ebu Hanife ve Şafi’ye göre sahabi kabul edilmezler.[2] İrtidat ameliyesi kişinin bütün amellerini iptal ettiği gibi sahabi olma payesini de alır-götürür.[3]

Allah Rasülü’nü (s.a.v.) görmenin nasıllığı ile ilgili mülahazalar şu çerçevededir: Kişi bizatihi O’nu (s.a.v.) görmeyi kast ediyor, ya da başkası vesile oluyor, bizzat O’na (s.a.v.) bakıyor, ya da hedefinde başkasını görmek varken gayri ihtiyari olarak bakışları O’na (s.a.v.) alıyor.[4] Eğer bütün bu bakışların öncesinde iman varsa “gören” kişi sahabi kabul edilir.

Abdullah bin Sebe kimdir?

Müslümanlar arasında Eshab-ı kiram düşmanlığını ilk aşılayan Yahudi dönmesi Abdullah bin Sebedir, “Sebeiyye” denilen sapık yolun kurucusudur.

Farklı ictihadlar rahmettir

İbni Sebe diyor ki: Gerek Ammar’ın ve gerekse İbni Mesud’un ilk iki halifeye hiç uymayan ters düşünce ve ictihadları var! O zaman biz kimi tercih edeceğiz? İbn Mesud mütaya evet diyor; Ömer ise hayır! Şimdi biz ne yapacağız!?

Hulefai raşidine tabi olun

İbni Sebe diyor ki: Ömer’in sözünün hüccet olduğu şu iki hadise dayandırılabilir: (Sünnetime ve benden sonraki raşid halîfelerin sünnetine tâbi olun) [İ. Ahmed, Darimi, Ebu Davud, Tirmizi, İbni Mace, Hakim rivâyet etmiştir. Bu hadise bir diyeceğimiz yok, mesajı da doğru, isnadı da sahihtir.]

CEVAP: Şimdiye kadar Ehli sünnet kitaplarındaki bütün hadislere birer kulp takmıştı. Bu hadise sahih demesine çok hayret ettik. Hemen altına bakınca, art niyeti meydana çıkıverdi. Diyor ki: (Ebu Bekr’in ve Ömer’in Kur’ana ve sünnete aykırı pek çok uygulamaları olduğu bir gerçek iken, Allah ve Resulü böyle kimseleri bize tavsiye eder mi, onlara uymamızı ister mi? Bu iman ve insafa sığar mı? Akıl mantık bunu kabul eder mi?)

Kur’an-ı kerimde neshin mahiyeti

İbni Sebe, yalnız Kur’an diyenler gibi, “Biz neshi kabul etmiyoruz” diyor.

CEVAP: Kur’anı kerimde buyuruluyor ki: (Biz, daha iyisini veya onun gibisini getirmeden bir âyeti neshetmez veya unutturmayız.) [Bekara 106], (Ya bize bundan başka bir Kur’an getir, yahut onu değiştir diyenlere, de ki, Onu kendiliğimden değiştiremem.) [Yunus 5] [Ancak Allahın emri ile değiştirebilirim.]

İki tane de hadis-i şerif bildirelim:

(Kur’an âyetleri, birbirini nesh ettiği gibi, hadislerim de birbirini nesh eder.) [Deylemî]

(Kabirleri ziyaret etmenizi yasak etmiştim, bundan sonra ziyaret edin!) [İ. Mace]

Şamlı ve şanlı raviler

İbni Sebe’ye göre; mütayı haram gören her islam âlimi, ya kör, ya sağır, ya basiretsiz, ya hafızası zayıf, ya zavallı, ya aklı başında değil, ya sarhoş, ya Hz. Ali’ye kin güdüyor, ya Şamlı veya yobaz. Sağlam tek sünni âlim yok. İki sünni âlim için bakın ne diyor: (Böylesine zavallı ve üzücü laflar eden El Cessas gibi, er-Razi gibi aklı başında olduğunu sandığımız âlimlere yakıştıramıyoruz. Çünkü bunlar gözleri perdelenmiş, basiretleri körleşmiş kimselerdir. )

İbni Sebe sahabeye saldırıyor

Allahın ve Resulünün övdüğü sahabelere bakın nasıl kin kusuyor: Bir rivâyetin başında Ebu Hureyre’nin bulunması, onun reddedilmesi ve kaldırıp atılması için yeterlidir.

Birbirlerini çok seven insanlar

İbni Sebe diyor ki: Mütanın ravisi Mutarrif, ehli sünnete göre, Buhari ve Müslim’in ortak ravilerinden çok itimat edilen kimse ise de, bizce o sabıkalı bir ravidir. Zira İmam-ı Ali’ye nefret dolu olduğu biliniyor. Allahın resulü de Ali’ye yalnız münafıkların buğzedeceğini haber veriyor. Resulullahın münafık dediği kimsenin rivâyetine değer verilir mi?

İbni Sebe’nin sorularına cevaplar

Aklı başında olan hiç kimse mütayı reddetmez diyor.

CEVAP: Demek ki bütün ehli sünnet âlimleri, dört hak mezhep mensuplarının aklı başında değil öyle mi? İbni Sebe’nin aklı başındadır, kasten islamı yıkmak için, zinayı meşrulaştırmak için bunu yapıyor. Zinadan uzak durmak isteyenleri de aklı başında değil diye suçluyor.

Ehli sünnetin ileri sürdüğü itirazların hepsi boş ve çürüktür diyor.

CEVAP: Ehli sünnetin bildirdiği âyet ve hadislere boş çürük diyebilmek için mutlaka müta sarhoşu olması gerekir! Yoksa namuslu bir ilim adamı milyonlarca ehli sünnet âlimine böyle çirkin ifadeler kullanamaz. İbni Sebenin müta sarhoşu olduğu bu sözlerinden de anlaşılmaktadır.

İbni Sebe’nin kitabı

İbni Sebe, Kur’an ve Sünnete Göre Müta isimli eserinde, Ehli sünnetin dört hak mezhebine, eshabı kirama ve islamın iki göz bebeğinden biri olan Hz. Ömer’e kinli boğa gibi saldırmaktadır. Müta zinasını hararetle savunuyor. Hz. Ömer’in, Resulullahın yasakladığını bildirmesine ateş püskürüyor. Bizzat Ömer yasakladı bunu diyor. Hz. Ömer ile Ehli sünnetin bunda ne menfaatleri vardır ki suçlanıyor? Hani dünya menfaati olsa çıkarını düşündü diye iftira edilebilir. Ama zinayı yasaklamasında ehli sünnetin ne yararı var ki? Hz. Ömer veya Ehli sünnet niye mubah olan bir şeyi yasaklasın ki? Bu, nakle olduğu gibi akla da aykırıdır. İbni Sebe (Ehli sünnetin anladığı müta bizimkinden farklıdır) diyerek şunları bildiriyor:

Hazret-i Ömer'in faziletleri

İbni Sebe taraftarları Hz. Ömer'e saldırıyorlar. (Yalanlar yazılır, adetler ibâdetlere karıştırılır ve Eshabıma dil uzatılırsa, doğruyu bilen herkese bildirsin! Doğruyu bilip de gücü yettiği hâlde bildirmeyene lanet olsun)
hadis-i şerifindeki lanete maruz kalmamak için Hz. Ömer'in faziletlerini bildirmek istiyorum. Hz. Ebu Bekir hariç, Eshab-ı kiramın en büyüğü olan ve 9. dedesi Ka'bda soyu, Peygamberimizin soyu ile birleşen Hz. Ömer'in faziletlerinden bazıları şunlardır:


Resulullahın duası bereketi ile Müslüman olmakla şereflenmiştir. Resulullahı öldürmek için giderken okunan Kur'an-ı kerimin fesahatı, belağatı, ma' nalarının yüksekliği ve üstünlüğü karşısında hayran kalınca, Hz.Habbab,

İyi kimselerle evlenilir

Hucec-i katiyye kitabında, Molla başı Ali Ekber ile, Ulemadan Abdullah Süveydi'nin konuşmalarının sonu şöyle bildirilmektedir: Molla başı dedi ki:
- Eshabın yalnız beşi hariç, ötekilerin hepsi, Hz. Ali'yi halife seçmedikleri için mürted oldu, dinden çıktı.
Cevap olarak dedim ki:
- Hz. Ali, kızı Ümm-i Gülsüm'ü, Hz. Ömer'e nasıl nikâh eyledi?
- İstemeyerek, zorla verdi.

Eshabı kiramın en büyükleri

İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki: Ehl-i sünnet âlimleri, söz birliği ile, (Şeyhaynı üstün tutmak ve iki damadı sevmek lazımdır) demektedir. Yani, Hz. Ebu Bekir ile Hz. Ömer, Eshab-ı kiramın hepsinden daha yüksektir ve Hz. Osman ile Hz. Ali'yi sevmek lazımdır. Hz. Ebu Bekir ile Hz. Ömer'in üstün olduğunu Eshab-ı kiramın hepsi söz birliği ile bildirmiştir. Bu söz birliğini de, Tabiin-i izamın hepsi haber vermiştir. Böyle söz birliği olduğunu, bize din imamlarımızın büyükleri, mesela imam-ı Şafii bildirmektedir. İtikattaki iki imamımızdan biri olan Ebül Hasan-i Eşari hazretleri, (Ebu Bekir ile Ömer, bu ümmetin en yükseğidir) buyurdu. Hz.

İman edilecek şeylerde ayrılık olmaz

İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki: İman edilecek şeylerde Eshab-ı kiramın hepsine uymak lazımdır. Çünkü, itikat edilecek şeylerde, birbirlerinden hiç ayrılıkları yoktur. Eshab-ı kiramdan birine dil uzatan kimse, hepsini lekelemiş olur. Çünkü, hepsinin imanı, itikadı birdir. Birine dil uzatan, hiçbirine uymamış olur. Birbirlerine uygun olmadıklarını, aralarında birlik bulunmadığını söylemiş olur. Onlardan birini kötülemek, onun söylediklerine inanmamak olur. İslamiyeti bizlere bildiren, onların hepsidir. Onların her biri adildir, doğrudur. Her birinin İslamiyette bildirdiği bir şey vardır. Her biri âyet-i kerimeleri getirerek, Kur'an-ı kerim toplanmıştır. Bir kısmını beğenmeyen, İslamiyeti bildireni beğenmemiş olur.