Hz. İsa'nın Gençliği Hakkında İncillerde Bilgi Olmayışı
Her dört İncilin muhtevası iyice incelendiği zaman hemen göze çarpan birtakım eksiklikler ve tutarsızlıklar görülür. Bu tutarsızlık ve eksikliklerin en çok görüldüğü alan, Hz.İsa'nın tebliğ döneminden önceki hayatına ait olan kısımlardır. İki İncilde, doğumu ve oniki yaşma kadarki hayatı çelişkili bir biçimde anlatılan Hz.İsa'nın, vücut yapısı, şekli ve tipi hakkında hiçbir bilgi yoktur. Hz.İsa, uzun boylu muydu, orta boylu muydu, yoksa kısa boylu muydu, şişman mıydı, yoksa zayıf mıydı, yüz şekli nasıldı? Bu hususta İncillerin hiçbir şey yazmaması, bu kitaplar hakkında büyük şüpheler uyandırmaktadır. Görgü şahitleri acaba neden bunları yazma
mışlardır? Bu yazarlar, belirli konulan tekrar tekrar yazdıkları
halde bu noktada niçin suskunlar? Yoksa onlar, Hz. İsa'yı
gözleri ile görmediler mi? Eğer onlar, Hz.İsa'nm gerçekten
görgü şahitleri olsalardı, onun vücut yapısını, boyunu tipini
vb. şeyleri elbette yazarİardı.
Ayrıca İncillerde Hz. İsa'nın oniki yaşından sonraki gençlik hayatı hakkında da bilgi bulmak imkânsızdır. Onun, oniki yaşından otuz yaşına kadarki hayatının nasıl geçtiği, bu dönemde annesi ve ailesi ile ilişkilerinin derecesi, eğitimi, cinsel hayatı vb. hususlar İncillerde tamamı ile ihmal edilmiştir. Acaba İncil yazarları Hz.İsa'mn bu onsekiz yıllık havatını neden susarak geçmişlerdir? Matta ve Luka'da oniki yaşına kadarki hayatı hakkında edinebildiğimiz bölük pörçük ve çelişkili bilgiler, oniki yaşından itibaren bıçakla kesilir gibi kesilmekte, bu İnciller, onsekiz yılı susarak geçtikten sonra bütün ağırlığı son üç yıllık hayatına vermektedirler. Aslında bütün ömrü otuzüç yıl olan bir kimseyi iyi tanıtabilmek için, bu onsekiz yılın büyük önemi vardır. Eğer bu kadar uzun bir zaman anlatılmadan geçilirse, bu kişi tam anlamı ile anlatılmış olamaz. Hadiseye bu yönü ile baktığımızda İncillerin, Hz.İsa'nın hayatını yeterince anlatamadıklarını, bu noktada eksik kaldıklarını görürüz.
Hz.İsa'nın hayatından onsekiz yıllık bir sürenin anlatılmadan geçilmesi ve ortaya çıkan boşluk, her türlü tefsire müsait bir durum ortaya koymaktadır. Belki de İncil yazarları psikoloji ilmini iyi bilmediklerinden, bu boşluğu doldurmayı akıl edememişlerdir. İncil yazarlarının bıraktıkları bu boşluk uzun süre doldurulamamış, bu konuda yapılan araştırmalar neticesinde İncillerde ve diğer Hristiyan kaynaklarda hiçbir şey bulunamamıştı. Ancak, son elli yıl zarfında durum birdenbire değişmiş ve 1947 senesinde fevkelâde bir durum ortaya çıkmıştır. Hz.İsa'nın oniki yaşından otuz yaşına kadar geçen hayatının onsekiz yıllık süresi zarfında ne ile meşgul olduğunu araştıran ve onun hayatının karanlıkta kalan bu dönemini aydınlatmaya çalışan ilim adamları, birdenbire aradıkları malzemeyi buldular. 1947 yılında Filistin'de Lut gölü çevresindeki Tillo mağarasında bulunan Atinalı bir Yahudi cemaatine ait kütüphane ile bu kütüphanedeki yazma belgeler, herkesi hayrete ve dehşete düşürmüş-tür. "Lut Gölü Yazmaları" adı ile bilinen bu belgeleri inceleyen bilim adamları, Hz.İsa'nın hayatının onsekiz yıllık gençlik döneminin bu mağaradaki kütüphanede geçtiğini tesbit etmişlerdir. Bulunan vesikaları araştıran bilim adam-ları, Hz. İsa'nın sözleri ve öğretileri ile, Atinalıların "Mualli-mu'l-Berr" lakabını taktıkları felsefî önderlerinin fikirleri arasında ürkütücü bir benzerlik bulmuşlardır. Böylece, daha önce Hz. İsa'nın hayatında tehlikeli olarak belirttiğimiz bu boşluğun nasıl doldurulduğunu da görmüş oluyoruz. Bu yeni durum, şimdiye kadar ileri sürülen bazı tezleri de çürütür niteliktedir.
Şimdiye kadar yapılan çalışmalarda Hristiyan inancı ile Yunan felsefesinin temasa gelişinin, en az Hz.İsa'dan 250 yıl sonra meydana geldiği, üçüncü yüzyılda İskenderiye felsefe okulunun, Hristiyan inanç sistemini etkilediği şeklinde görüşler ortaya atılmıştı. Ancak, şimdi bazılarına göre bu tez tamamı ile geçerliliğini yitirmiştir. Bahsedilen temas, 250 yıl sonra değil, bizzat Hz.İsa zamanında gerçekleşmiştir. Bu araştırmacıların iddialarına göre Hz.İsa, oniki yaşından itibaren bir Yunan felsefe okuluna gitmiş, orada Sokrat, Aristo ve Eflatun gibi filozofların fikirlerini öğrenmiştir. Bize göre Hz. İsa, vahye mazhar bir peygamber olarak filozofların fikirlerini öğrenmeye muhtaç değildir.
mışlardır? Bu yazarlar, belirli konulan tekrar tekrar yazdıkları
halde bu noktada niçin suskunlar? Yoksa onlar, Hz. İsa'yı
gözleri ile görmediler mi? Eğer onlar, Hz.İsa'nm gerçekten
görgü şahitleri olsalardı, onun vücut yapısını, boyunu tipini
vb. şeyleri elbette yazarİardı.
Ayrıca İncillerde Hz. İsa'nın oniki yaşından sonraki gençlik hayatı hakkında da bilgi bulmak imkânsızdır. Onun, oniki yaşından otuz yaşına kadarki hayatının nasıl geçtiği, bu dönemde annesi ve ailesi ile ilişkilerinin derecesi, eğitimi, cinsel hayatı vb. hususlar İncillerde tamamı ile ihmal edilmiştir. Acaba İncil yazarları Hz.İsa'mn bu onsekiz yıllık havatını neden susarak geçmişlerdir? Matta ve Luka'da oniki yaşına kadarki hayatı hakkında edinebildiğimiz bölük pörçük ve çelişkili bilgiler, oniki yaşından itibaren bıçakla kesilir gibi kesilmekte, bu İnciller, onsekiz yılı susarak geçtikten sonra bütün ağırlığı son üç yıllık hayatına vermektedirler. Aslında bütün ömrü otuzüç yıl olan bir kimseyi iyi tanıtabilmek için, bu onsekiz yılın büyük önemi vardır. Eğer bu kadar uzun bir zaman anlatılmadan geçilirse, bu kişi tam anlamı ile anlatılmış olamaz. Hadiseye bu yönü ile baktığımızda İncillerin, Hz.İsa'nın hayatını yeterince anlatamadıklarını, bu noktada eksik kaldıklarını görürüz.
Hz.İsa'nın hayatından onsekiz yıllık bir sürenin anlatılmadan geçilmesi ve ortaya çıkan boşluk, her türlü tefsire müsait bir durum ortaya koymaktadır. Belki de İncil yazarları psikoloji ilmini iyi bilmediklerinden, bu boşluğu doldurmayı akıl edememişlerdir. İncil yazarlarının bıraktıkları bu boşluk uzun süre doldurulamamış, bu konuda yapılan araştırmalar neticesinde İncillerde ve diğer Hristiyan kaynaklarda hiçbir şey bulunamamıştı. Ancak, son elli yıl zarfında durum birdenbire değişmiş ve 1947 senesinde fevkelâde bir durum ortaya çıkmıştır. Hz.İsa'nın oniki yaşından otuz yaşına kadar geçen hayatının onsekiz yıllık süresi zarfında ne ile meşgul olduğunu araştıran ve onun hayatının karanlıkta kalan bu dönemini aydınlatmaya çalışan ilim adamları, birdenbire aradıkları malzemeyi buldular. 1947 yılında Filistin'de Lut gölü çevresindeki Tillo mağarasında bulunan Atinalı bir Yahudi cemaatine ait kütüphane ile bu kütüphanedeki yazma belgeler, herkesi hayrete ve dehşete düşürmüş-tür. "Lut Gölü Yazmaları" adı ile bilinen bu belgeleri inceleyen bilim adamları, Hz.İsa'nın hayatının onsekiz yıllık gençlik döneminin bu mağaradaki kütüphanede geçtiğini tesbit etmişlerdir. Bulunan vesikaları araştıran bilim adam-ları, Hz. İsa'nın sözleri ve öğretileri ile, Atinalıların "Mualli-mu'l-Berr" lakabını taktıkları felsefî önderlerinin fikirleri arasında ürkütücü bir benzerlik bulmuşlardır. Böylece, daha önce Hz. İsa'nın hayatında tehlikeli olarak belirttiğimiz bu boşluğun nasıl doldurulduğunu da görmüş oluyoruz. Bu yeni durum, şimdiye kadar ileri sürülen bazı tezleri de çürütür niteliktedir.
Şimdiye kadar yapılan çalışmalarda Hristiyan inancı ile Yunan felsefesinin temasa gelişinin, en az Hz.İsa'dan 250 yıl sonra meydana geldiği, üçüncü yüzyılda İskenderiye felsefe okulunun, Hristiyan inanç sistemini etkilediği şeklinde görüşler ortaya atılmıştı. Ancak, şimdi bazılarına göre bu tez tamamı ile geçerliliğini yitirmiştir. Bahsedilen temas, 250 yıl sonra değil, bizzat Hz.İsa zamanında gerçekleşmiştir. Bu araştırmacıların iddialarına göre Hz.İsa, oniki yaşından itibaren bir Yunan felsefe okuluna gitmiş, orada Sokrat, Aristo ve Eflatun gibi filozofların fikirlerini öğrenmiştir. Bize göre Hz. İsa, vahye mazhar bir peygamber olarak filozofların fikirlerini öğrenmeye muhtaç değildir.
Hz. İsa'nın Hayatı
- Hz. İsa'nın Gençliği Hakkında İncillerde Bilgi Olmayışı
- Hz. İsa'nın Cinsel Hayatı