tesettür ayetleri
BAŞÖRTÜSÜ YASAĞI
FEYZ dergisinde (Aralık 2005) Merhum Üstad Cemil Meriç’in kızı Profesör Ümit Meriç hanımefendi ile yapılmış bir röportajı okudum. Hanımefendi başörtüsü ve tesettür konusunda şöyle diyor:
“Kıyamet niçin başörtüsü etrafında dönüyor?.. Çünkü başörtüsü kişilikli Müslüman duruşunun göstergesidir.
Başımı örtüyorum çünkü varım... Başımı örtüyorum, çünkü kulum... Başımı örtüyorum, çünkü kendime söz verdim... Başımı örtüyorum, çünkü Allah’a söz verdim...
Ha namusa uzanmış bir el, ha benim başörtüme uzanmış bir el, hiçbir fark yok.
Başımı örtmem hususunda Türkiye içi ve dışı hiçbir hukukî mercie başvurmak istemiyorum.İdam edilecek dahi olsam, bu yasağın karşısında dururum. Ben bu yasağı, yaşama hakkıma saygısızlık olarak görüyorum. Bunu kişilik haklarıma saldırı olarak görüyorum. Bu benim namusumdur. Bu bir kimliktir.”
Ümit hanımın yukarıdaki sözleri sıradan bir vatandaşın sözleri değildir. Profesör unvanına sahip değerli bir aydının sözleridir.
Başörtüsü meselesinin çeşitli boyutları vardır.
MAHREMİYET VE TESETTÜR
İnsanı yaratan Allah, dünya ve ahiret selametimiz için koyduğu sınırlara uymamızı bizden talep ediyor.
Bu çerçevede dinin meşru saymadığı, yani haram işlerden sakınmamızı emrediyor.
Haram; yani güzel olmayan, yani çirkin olan, yani insanlık onuruyla bağdaşmayan her türlü tutum, davranış...
Dininin belirlediği ölçülere riayet edip düşük sıfatlardan arınanları ise müjdeliyor.
Bu müjdeden nasipdar olmak için özenle korunması gereken sınırlardan biri de mahremiyet. İffetli ve hayâ sahibi olarak yaşamanın anahtarı mahremiyet.
Ve müslüman kadının mahremiyetinin tezahürü tesettürdür, yani örtünmedir...
Yüce dinimiz, güzel ahlâkın insanın fıtrî bir özelliği olduğunu vurgular. Yani insan, yaradılışından iffetli, namuslu, hayâ sahibidir. Allah'ın verdiğine razıdır, başkalarında olana göz dikmez. Kendisinde olanı, mahrem alanını da başkalarına göstermez.
MÜSLÜMAN HANIM NİÇİN ÖRTÜNÜR
Sahabe Hanımların Örtünme Hassasiyeti;
Yaz mevsimi, kimileri için açılıp saçılma mevsimi olarak algılanıyor. Ama yine bazı hanımlar, Allah'ın tesettür emri gereği, yakıcı sıcaktan tesettürün serin iklimine koşacaklar. Ve bu esnada bitmeyen tesettür tartışması, yine bütün hızıyla devam edecek.
Merak edenler için kısaca örtünmenin nereden çıktığını hatırlatmakta faydalar vardır.
Müslüman kadınlara örtünme emri, Hicrî 4. yılda (Miladî 624) Zilkâde ayında farz kılındı. Tesettür ayetleri inzal olunca, Peygamberimiz, tesettür ayetini sahabeye bildirdi. Sahabeler tesettür emrini evlerindeki kadınlarına, kızlarına ilettiler. Ve Müslüman kadınlar evlerinde buldukları kumaş parçalarına örtü yaparak büründüler.
O dönemde müslüman kadınların tesettüre nasıl sarıldığını Hz. Aişe validemiz şöyle anlatıyor:
"Vallahi ben, Allah'ın kitabı Kur'an’ı tasdik, onun indirdiğine iman bakımından Ensar kadınlarından daha faziletlisini görmedim. Nur Suresi’ndeki örtünme ayeti inince, erkekleri kendilerine varıp Allah'ın indirdiği ayetleri okumağa başladılar. Herkes bu emirleri zevcesine, kızına, hemşiresine ve bütün yakınlarına okuyordu. Kadınlardan hiçbiri istisna edilmemek şartıyla Allah'ın Kur'an’ında indirdiği emirlere uyarak, yünden ve pamukludan mamül örtülerine büründüler.