reformculuk
TEBLİĞ CEMAATİ
(Teblîg-i cemâ’at) adı ile islâm memleketlerini dolaşıp, müslimânlara va’z ve nasîhat eden kimseler görülüyor. Bunlar, Hindistândan, Pâkistândan üçer beşer kişilik kâfileler hâlinde çıkarak dünyânın her yerine gidiyor. İslâmiyyeti yaymağa çalışıyoruz diyorlar. Eshâb-ı kirâmın yolunda olduklarını söylüyorlar. Hanefî mezhebinde olduğunu, ibni Teymiyyeyi çok beğendiğini söyliyenleri de var. Fâideli ve doğru konuşuyorlar ise de, islâm âlimlerinin ismlerini ve sözlerini ağızlarına almamaları ve Ehl-i sünnet bilgilerinden bir kısmını ört-bas eder görünmeleri şübhe ve üzüntü uyandırdığından, Hindistânda ve Pâkistândaki ba’zı din adamları bunların sapık olduklarını yazmakdadırlar.
Hıristiyanlığa geçme ve 18 yıllık "Türkçe Ezan" serüveni
"Bu topraklarda “yabancı ses Tanrı Uludur”un minarelerden ilk yükseldiği günün üzerinden tam 75 yıl geçti.." Muharrem Coşkun'un kaleme aldığı yazı dizisinin tam metni:
Ezanın Özgürleşmesi
Bu topraklarda “yabancı ses Tanrı Uludur”un minarelerden ilk yükseldiği günün üzerinden tam 75 yıl geçti..
29 Ocak 1932 tarihinde yani bir ramazan ayında başlayan dinde reform girişimlerinin bir parçası olan Türkçe Ezan, ilk kez Hafız Rıfat tarafından Fatih Camii minaresinden seslendirilmişti.. Aslında Osmanlının Batılılaşmasını savunan kesimin son 200 yıldır istediği şey de reformasyondu.. Cumhuriyet işte bu istekleri hayata geçirmek için oldukça elverişli görülüyordu. 1932 Ramazanına kadar çeşitli yıllarda nabız yoklamayla yapılan denemeler 1932 ramazanında fiilen uygulamaya konulacaktı.. Program çerçevesinde ilk Türkçe Kur’an için Yerebatan Camii (22 Ocak 1932), İlk Türkçe Ezan için Fatih Camii (29 Ocak 1932) İlk Türçe Tekbir için Ayasofya Camii -şimdi ibadete kapalı- (4 Şubat 1932) ve İlk Türkçe Hutbe için de Süleymaniye Camii (5 Şubat 1932) seçilmişti.. Aslında Reformasyon hareketi sadece ibadetin dilinde görülmeyecek, giyimden kuşama, medeni hayattan, sokaklara, harften kanunlara kadar her alanda kendini gösterecekti.. Zaten ilk Türkçe hutbeyi Süleymaniye’de seslendiren Hafız Sadettin Kaynak’ın fraklı ve başı açık, cemaatin de fötr şapkalı olması bunun açık göstergesiydi.. Türkçe Ezan uygulaması 18 yıl aradan sonra, Demokrat Parti (DP)’nin iktidara geldiği 14 Mayıs’tan sadece 1 ay sonra 16 Haziran 1950 tarihinde sona ermişti.
Dinde şahsî görüş olmaz
Dinde şahsi görüşlerin yeri yoktur. Dinde nakil esastır. Akla göre din olmaz. İslâmiyet, nakle dayanan, selim akıl dinidir. Selim akıl, yanılmayan akıldır. Birinin aklına uygun gelmeyen bir şey, selim akıl sahibi için uygun gelebilir. Akla göre din olsa, insan sayısı kadar din olur. İslâmiyette aklın ermediği şey çoktur. Fakat, selim akla uymayan bir şey yoktur.
Sıkıntıların sebebi kötü din adamlarıdır
Bugün dünyanın her yerinde kötü işler, günahlar rağbettedir. İyi işler, faziletler ise öcü gibi gösteriliyor. Bunlar kıyamet alametidir. Bir hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
(Kötüler iyi, iyiler kötü gösterilmedikçe, kıyamet kopmaz.) [Haraiti]
Sık sık duyarız; (Bak herkes böyle yapıyor, onlar yanlış yolda da sadece sen mi doğru yoldasın) deniyor. İyilik, güzellik, hak gibi hususlar, her zaman çoğunluğun bulunduğu yerde olmaz. Mesela Çin’in, Japonya’nın nüfusu çoktur. Dinleri Budizm’dir. İnsanların çoğu Budist diye, Budizm’in doğru olduğu söylenemez. Dünyada gayri müslimler, Müslümanlardan daha fazla. Azınlıkta kaldığı için (Müslümanlık hak din değildir) denemez. Çünkü Kur’an-ı kerimde buyuruluyor ki:
KARAMAN'A AÇIK MEKTUP
Bay Hemşerimiz,
Büyük Gazete'ye gönderdiğiniz ZARURİ AÇIKLAMA isimli yazınızda kendinizin mezhebsiz, vehhâbi, müctehid, müctehidlere karşı saygısız, reformcu, İbn-i Teymiyyeci, Ef-ganici ve Abduhcu olmadığınızı, tavizli fetvalar vermediğinizi, Diyanetçe neşredilen Mezhebsiz Reşit Rıza'nın kitabında ehl-i sünnetin icma ve ittifakına aykırı bir şey bulunmadığını belirtiyorsunuz.
İddialarınızı kendi maddelerinize göre sıralıyoruz :
1 - MEZHEPSİZLİK İDDİASI:
«Biz itikaden Mâtûridî, amelen Hanefiyiz, Müslümanların bir mezhebe bağlı kalmalarını CAİZ görürüz.» diyorsunuz..
İlâhiyat profesörleri Kur’an’daki hataları (!) düzelteceklermiş
Öğrenince dehşete kapıldım...Kur’an’da da hatalar varmış ve bazıları bunu düzeltecekmiş!
Kur’an’a ve onun Allah’ın koruması altında olduğuna inanan bir kimsenin böyle bir şeye kalkışması, bunu söyleyebilmesi, hatta düşünmesi mümkün değil.
Ama maalesef doğru ve şâhitler hayatta.
Nisan 1994...
Bursa-Gönlü Ferah Oteli’nde bir toplantı yapılıyor.
Kur’an Vakfı’nın tertiplediği toplantıda konu şu: Dinde Islâhât Yapılmalı...
Lügatlar, “Islâhât” kelimesi hakkında şunları yazıyor:
ISLÂHÂT: Düzeltme, iyileştirme işleri, reform. Eksik ve kusurlarını giderme, tamamlama. Kötü yönlerini düzelterek mükemmel bir hale getirme.