mübarek gün ve geceler

ZAMAN VE MEKÂNA MÜSLÜMANCA BAKIŞ


Biz farkında olalım ya da olmayalım, zaman ve mekân kavramları hayatımızın tamamını kuşatır. Bizler bu dünyada insan olarak zaman ve mekândan bağımsız bir şekilde ne yaşayabiliriz ne de düşünebiliriz. Zira zaman ve mekân tarafından öylesine kuşatılmış bulunuyoruz ki, onların çevrelemediği bir alem, onların hükmünün geçerli olmadığı bir boyut düşünemiyoruz.

Zaman ve mekân algımız, “yaratılmış” olmanın gereğidir. Zira biz biliyoruz ki, yaratılmış olan her şeyin varlığı zaman ve mekânla kopmaz bir ilişki içindedir. Bütün yaratılmışlar bir zamanda ve bir mekânda var olmuşlardır mesela. Mekânsız bir mahluk düşünemeyeceğimiz gibi, zamanın kuşatmadığı bir mahluk da tasavvur edemeyiz. Bizim varlığımız, hareketlerimiz, doğumumuz, ölümümüz... hep bir zaman süreci içinde ve bir mekânda olmaktadır.

İşin ilginç yanı şu ki, zaman ve mekâna bağımlı olan sadece bizler değiliz. Onlar da birbirlerine bağımlıdır. Üzerinde zamanın hükmünün yürümediği bir mekân ve bir mekânda geçerli olmayan zaman yoktur.

Zaman ve mekân hakkında bütün bu söylediklerimiz doğru olsa da, müslümanlar olarak bu iki kavrama bakışımızı biraz daha ileriye götürmek için, onlara biraz daha yakından bakmak durumundayız.

Kandiller,Üçaylar Ve Diğer Bazı Hususlarda Bir Açıklama

BEYAN - Mayıs-Haziran 1999


I- Kandil geceleri

Yeni Şafak gazetesinde yayımlanan "Üç Aylar ve Faziletleri Üzerine" başlıklı yazısında Prof. Dr. Süleyman Ateş, Receb ve Şa'ban aylarında oruç konusunda Hz. Peygamber (s.a.v)'in tutumunu belirttikten sonra sözü kandil gecelerine getirmekte ve şöyle demektedir: "Üç ay ardı ardına oruç tutmak veya Kandil geceleri adıyla Receb ve Şa'ban ayalarının bazı gecelerini kutlamak sünnet olmadığına göre bid'attir. Kadir gecesi dışında Hz. Peygamber'in herhangi bir geceyi diğerlerinden farklı biçimde kutladığı hakkında herhangi bir rivayet yoktur. (...) Kadir Gecesi dışındaki Kandil geceleri, Hz. Peygamber'den hayli zaman sonra bazı zahidlerin uygulamalarıyla gelenek haline gelmiştir."

Ancak Ateş'in burada bir çelişkiye düştüğü görülmektedir. Zira yukarıya aldığımız cümlelerden önce, Şa'ban ayının 15. gecesi (Berât gecesi) hakkında Hz. Ali (r.a)'den gelen bir rivayeti aktarmış ve hakkında herhangi birşey söylememiş, sadece sözünü ettiğimiz hadisten sonra şöyle demiştir: "Hz. Aişe'den Peygamber'in şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Yüce Allah, Şa'bân'ın orta gecesinde en yakın göğe iner; Kelb kabîlesi koyunlarının tüylerinin sayısından daha çok kimseyi affeder." Senedi zayıf olan bu rivayet, dinde kanıt olamaz."