Masonluk
MASONLARIN YANILGILARI
Masonlar amaçlarının "barış, kardeşlik ve insan sevgisi" olduğunu söylerler. Ancak ilk bakışta olumlu gibi duran bu kavramların altında, mason felsefesinin dine olan düşmanlığı gizlenmektedir.
Masonluk, hakkında en çok soru işareti bulunan ve insanların merakını en çok çeken konulardan biridir. Çünkü örgütün çalışmaları gizlidir, gerçek felsefesi ve amaçları hakkında da çok farklı yorumlar yapılmaktadır. Masonlar kendilerini tanıtırken "insan sevgisi, hoşgörü, evrensel kardeşlik, akıl ve bilim yolu" vs. gibi çoğu insanın kulağına hoş gelen kavramlar kullanırlar. Buna karşılık, masonluk çoğu insanın gözünde son derece karanlık bir örgüttür; en temel özelliği ise dinsiz, hatta din karşıtı olmasıdır.
Olayın en ilginç yanı ise, aslında masonların kendilerini tanıtırken kullandıkları kavramlarla, onlar hakkında yaygın olan "dinsizlik" suçlaması arasında pek bir fark olmamasıdır. Bir başka deyişle, masonluğun özü olarak gösterilen "insan sevgisi, hoşgörü, evrensel kardeşlik" gibi kavramlar, zaten örgütün dine karşı bir felsefeye sahip olduğunun üstü kapalı ifadesidirler.
"Peki neden?" diye sorulabilir bu noktada. Çünkü bu kavramların hiç biri gerçekte zararlı gibi görünen kavramlar değildirler. İnsanların birbirlerini sevmeleri, hoşgörülü olmaları, ve buna benzer diğer tüm "Hümanist" kavramlar, çoğu insana ilk başta dine ve vicdana aykırı kavramlar gibi gelmezler. Hatta çoğu insan "zaten din de bu tür ahlaki meziyetleri öğretiyor" şeklinde düşünür.
MASONLUĞUN SAKLANAN YÜZÜ -1
Bir kişi, internet sitelerinden veya gazete, dergi ve kitaplarda yapılan açıklamalardan masonları takip ederse, onların insancıl olduklarını ve iyiliğe hizmet ettiklerini zannedebilir. İlkelerini anlattıklarında, masonluğun faydalı ve gerekli bir dernek olduğunu düşünebilir. Ancak masonların kendi gizli kaynaklarını incelediğimizde karşımıza daha başka bir yapı çıkar. Bu kaynaklarda masonluğun, hükümetleri ve devletleri yok sayıp ülkeleri yönetmeyi, devrimler yapmayı hedefleyen, hatta masonik amaçlar uğruna göz kırpmadan savaşlar dahi çıkartabilen bir örgüt olduğu görülecektir. Bununla birlikte vurgulanması gereken önemli bir nokta da, çeşitli vaadlerle masonluğa dahil edilmiş bazı alt düzey masonların, örgütün bu faaliyet sistemine farkında olmadan dahil edildikleridir.
Masonluk aynı zamanda, hakkında en çok soru işareti bulunan ve insanların merakını çeken konulardan biridir. Çünkü bu örgütün çalışmaları gizlidir, gerçek felsefesi ve amaçları hakkında da çok farklı yorumlar yapılmaktadır.
M.ABDUH VE C. EFGANİ HAKKINDA YAZILANLAR
M. Abduh ve C. Efgani hakkında Mehmet Şevket Eygi Bey şunları yazıyor:
"Reformcular Cemaleddin Afganî'yi de büyük bir İslam önderi ve rehberi olarak gösterirler ve Ehl-i Tevhid'in kurtuluş ve selametini bu zatın eteğine yapışmakta görürler. Kimdir bu Afganî? Bir kere Afgan değildir, İran'ın Ese-dâbad şehrine mensuptur. Bu zat Sünnî de değildir, Şiîdir. İki konuda, tagiyye yaparak Müslümanları aldatmıştır. İranlı olduğu halde kendisini Afganlı göstermiş, Şiî olduğu halde Sünnî postuna bürünmüştür. Resûlullah efendimiz "Bizi aldatan bizden değildir" buyuruyor. Bu zatın bir başka özelliği de, Farmason oluşudur. İstanbul'da yayınlanan "Mimar Sinan" adlı Mason dergisinde Afganî hakkında uzun bir övgü makalesi yayınlanmış bulunuyor. (Mimar Sinan dergisi, sayı: 127, Mart 2003) Afganî bir din âlimi, bir rehber, bir mürşid değil aktivist bir İslamcıdır. Yalancı, karışık, bulaşık bir kişidir. Bir ara, Blunt adlı bir İngiliz ajanı ile birlikte Halife Sultan Abdülhamid'i tahtından indirmeye teşebbüs etmiştir. Bugün İslam aleminde görülen, Kitabullah'ın ve Resûl Sünnetinin ruhuna muhalif nice olumsuz iş ve davranışta Afganî'nin tuzu biberi vardır. Afganî'ci reformcular, onun talebesi ve halefi Muhammed Abduh'u da göklere çıkarttılar. Abduh da mason ve reformcudur. Onun talebesi Menarcı Reşid Rıza da bozuk fikirli ve yanlış görüşlü bir kimsedir. Afganî, Abduh ve Reşid Rıza üç bacaklı bir şer sacayağıdır.
Mustafa Sabri Efendi'ye göre MUHAMMED ABDUH
Şeyhulislam Mustafa Sabri Efendi, "Rabbul-Alemin Allahu teala ve Enbiya-ı Kiram Mevacehesinde Aklın, İlmin ve Alemin Mevkii" kitabında diyor ki:
Şeyh (Abduh yani), El-Ezheri din sahasındaki sarsılmaz vukufundan sarsıp ayırmış, mensubinini, bu suretle la-diniliğe doğru geniş hatvelerle yürütümüştür. Fakat dinsizlere, dindarlığa doğru bir hatve bile attıramamıştır. İstad Cemaleddin Efgani vasıtasıyla, El-Ezher'e MASONLUĞU idhal eden de odur.
İnşaallah zaman zaman buraya devam nakil yapacağız. Mustafa Sabri Efendi, osmanlının son şeyhulislamı olup, Mısır El-Ezher'de profesörlük yapmış, bu sapıkları yakinen tanımaktadır.
MİLLİ FİKİR'E GELEN MEKTUPLAR
VAN'DAN ENVER EKİNCİ:
Medine'de görduklerini şöyle anlatıyor :
«Kimsesiz hacıların cenazelerini balık istifi gibi yanyana koyup üstünü örtüyorlar. Nispeten torpilli olan birisine müstakil bir mezar kazdılar. Mezar derin degil, cenazenin boyu kadar uzun da değil. Birisi cenazeyi kucaklayip çukura attı, cenaze büyuk geldiginden başı ve kolu dişarda kaldı, kazma ve kureklerle baş ve kollarına vura vura yerlestirdiler. Vehhâbilerin bu halini görunce arkadaslarıma (Aman ben ölürsem burada defnetmeyin memleketime götürün) diye vasiyet ettim.»
FRANSA'DAN MUHLİS FERİK :
“Telfîk-i Mezâhib”den “Telfîk-i Edyân”a
Âdetim, internetle geçen bütün mesajlara teker teker cevap vermektir. Ancak bir müddet için internetle cevap veremeyeceğim için bazı mesajları mecburen buradan cevaplandırıyorum.