Zehirli | Konular | Kitaplar

Kuran'ın açıklanması

ANLAMADAN KUR'AN OKUMAK

Anlamadan Kur'an okumak, dinlemek ve hafız olmak için ezberlemek faydasızdır. Kur'an yerine meal okumalı diyenler çıkıyor. Doğru mu?

CEVAP
Kur’an-ı kerimi, lisanı Arabi olanlar bile anlayamaz. Hatta evliyanın ve ulemanın en büyükleri olan Eshab-ı kiram bile, âyetlerin manalarını Resulullah efendimize sual ederlerdi. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Kur’an-ı kerim, Allah’ın metin [sağlam] ipidir. Manalarının hepsi anlaşılmaz. Çok okumak ve dinlemekle eskimez.) [İbni Mace]

Kur’an-ı kerimin, çok veciz olup, bitmez tükenmez manalarının bulunduğu, bütün manaları bildirilse bile, yazmak için kağıt ve mürekkep bulunamayacağı bizzat Kur’an-ı kerimde bildirilmektedir. Mealen buyuruluyor ki:

(De ki, Rabbimin [İlmini, hikmetini bildiren, hayrete düşüren] sözleri için, denizler mürekkep olsa, bir o kadar daha deniz ilave edilse, denizler tükenir, Rabbimin sözleri tükenmez.) [Kehf 109 - Beydavi]

MEALCİLİK SAPIKLIĞI

Öncelikle şunu belirtelim ki Kur'an Meali okumak başkadır, Mealcilik olarak nitelediğimiz şey başkadır, insanlar elbette ki ana dilleri (en iyi anladıkları dil) ile yazılı olanları dinleyerek veya okuyarak anlayabilir. Bu sebeple de bütün peygamberlere Allah'ın mesajı hep o peygamberlerin ve içinden çıkarıldıkları toplumların apaçık anladıkları dilden gönderilmiştir Niçin yabancı bir dilden gönderilmediğini, şu adam ne diyor bir anlayan olsa da bize de anlatsa (41/44) diye ifadelendiren Allah, yeryüzünde gezip dolaşan melekler olsa idi biz elbette onlardan (meleklerden) birini onlara elçi gönderirdik (17/95) derken, diğer yandan meleklerden de onların arasından elçiler gönderdiğini (22/75, 35/1) buyurmaktadır. Bu konu ile ilgili âyetlerin tümü özetle şunu anlatmaktadır ki Allah, kullarına bir yol göstermek ve onların dünyada işlerini düzene koymalarını, sonuç olarak da ahirette rahat etmelerini istemektedir.

Peygamber Efendimiz (S.A.V )'in Sünnetini Doğru Anlamak

Günümüzde insanları, özellikle de gençleri, doğru olana, en güzel ahlak ve tavra özendirmek önemli bir sorumluluktur. Bir Müslümanın, tavrına ve ahlakına özenmesi, benzemek için çaba göstermesi gereken kişi ise, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (sav)'dir. Kuran ayetlerinden ve hadis-i şeriflerden, mübarek Peygamberimiz (sav)'in güzel tavırlarını, konuşmalarını, gösterdiği güzel ahlakı anlayabilir, O'nu örnek alabiliriz.

Allah (cc) bir ayette şöyle bildirmektedir:

Andolsun, sizin için, Allah'ı ve ahiret gününü umanlar ve Allah'ı çokça zikredenler için Allah'ın Resûlü'nde güzel bir örnek vardır. (Ahzab Suresi, 21)

"Cennete Güzel Ahlak Sahipleri Girecektir"

Peygamberimiz (sav)'in "Size iki şey bırakıyorum. Bunlara uyduğunuz müddetçe asla sapıtmayacaksınız: Allah (cc)'ın Kitabı ve Resulü'nün sünneti" hadis-i şeriflerinde de bildirdiği gibi, Müslümanların en önemli iki yol göstericisi Kuran ve Peygamber Efendimiz (sav)’in sünnetidir. Peygamber Efendimiz (sav) hem güzel ahlakı ile insanlara örnek olmuş, hem de insanları güzel ahlaklı olmaya çağırmıştır. "Müminin mizanında en ağır basacak şey güzel ahlaktır. Muhakkak ki, Allah Teala işi ve sözü çirkin olan ve hayasızca konuşan kimseye buğz eder" buyuran Peygamberimiz (sav), bir sözlerinde de "Ruhumu kudret altında tutan Allah'a yemin ederim ki cennete sadece güzel ahlak sahipleri girer" demişlerdir.

"Yalnız Kur'an" diyenler Müslüman değildir

İmam-ı Beyheki Delail kitabında şöyle rivayet eder:

"Eshab-ı kiramdan İmran bin Husayn (Radıyallahü anh), şefaatle ilgili bazı hadisler nakleder. Oradakilerden biri der ki:

- Siz hadisler bildiriyorsunuz, fakat biz bunlarla ilgili Kur’anda bir şey bulamıyoruz.

İmran bin Husayn hazretleri buyurur ki:

- Sen Kur’anı okudun mu?

- Evet.

- Kur’anda sabah namazının farzının iki, akşamınkinin üç, öğle, ikindi ve yatsının farzının ise dört rekat olduğuna rastladın mı?

- Hayır.

- Peki bunları kimden öğrendiniz? Bizden [Eshab-ı kiramdan] öğrenmediniz mi? Biz de Resulullahtan öğrenmedik mi? Peki Kur’anda kırk koyunda bir koyun, şu kadar devede şu kadar, şu kadar paraya şu kadar dirhem zekat düştüğüne rastladın mı?

- Hayır.

- Öyleyse bunları kimden öğrendiniz? Bizden öğrenmediniz mi? Biz de Resulullahtan öğrenmedik mi? Hac suresinde (Eski evi [Kabe’yi] tavaf etsinler) âyetini okumadınız mı? Peki orada Kabe’yi yedi defa tavaf edin diye bir ifadeye rastladınız mı?

Âlimin farz ve haram deme yetkisi

Ebu Hanife, imam arkasında Fatiha okumak tahrimen mekruh derken, İmam Şafii farz diyor. Peygamberin bile, haram etme, farz kılma yetkisi yokken, farz Allah’ın emri iken nasıl olur da bu âlimler, farzdır, haramdır diyebiliyorlar?

CEVAP

Tesettürü Kur’an emrediyor

Ateist genç diyor ki: Başını ve vücudunu açmak Kur’anda yoktur. Hele kol ve bacakları açmak asla Kur’anda yoktur. Buna rağmen kapanmak nasıl Allah’ın emri olur?

CEVAP

Resulullah efendimiz, kapanma hükmü Kur’an-ı kerimde olmadığı halde mi emretti? Asırlardır Müslümanlar Kur’ana, sünnete uymuyorlar mı? Ne kadar basit bir görüş bu. Tesettürle ilgili âyet-i kerimeleri Peygamber efendimiz açıklamış, âlimler de bizlere bildirmiştir. Bu husustaki tartışmalar kasıtlıdır. Kur'an-ı kerimde genel olarak hükümler, kısa olarak bildirilmiştir. Bunları Peygamber efendimiz açıklamıştır. Çünkü Kur’an-ı kerimde, (İndirdiğim Kur’anı insanlara açıkla) buyuruluyor. (Nahl 44)

Kur’anda yedi şey bildirilir

Abdülaziz bin Baz tarafından yazılan "Akidet-üs-sahiha" adlı kitap "Doğru İnanç" ismi verilerek Türkçeye tercüme edilerek her yere dağıtılmaktadır. Bu kitapta, İstiva, Yed, Vech gibi müteşabih kelimelere, oturmak, el yüz gibi manalar vererek -hâşâ- Allahü teâlâyı cisim olarak bildiriyor. Müşebbihe fırkası gibi inanıyor. (Üstadımız ibni Teymiye de böyle söyledi) diyerek onun da Müşebbiheden olduğunu gizlemeye lüzum görmüyor. İbni Baz, a’ma [kör] bir zat idi. Bir ehl-i sünnet olan zatla ilmi münazara yapıyor. (Âyetleri tevil etmemek, olduğu gibi inanmak lazımdır) diye iddia edince, Sünni zat, artık taşı gediğine koyar: (İsra suresinin 72. âyetinde, (Bu dünyada kör olan, ahirette de kördür) buyuruluyor.

Kur’an'ı yanlış tercüme etmek

Birçok kelimenin bir hakiki manası, bir de, kinaye mecaz manası olur. Kinaye, bir şeyi, açık anlamı başka olan kelimelerle anlatmaktır. Kur’an-ı kerimde mecazi ifadelerden başka, Müteşabih âyetler vardır. Bunlara görünen manayı vermek çok yanlış olur. Bilhassa Allahü teâlâ ile ilgili mecazlar, müteşabih olanlar daha önemlidir. Allahü teâlâ hiçbir yaratığa benzemez. Çünkü, Kur’an-ı kerimde buyuruluyor ki:

(Leyse ke mislihi şeyün=Onun benzeri hiçbir şey yoktur.) [Şura 11]
(Sübhanekellahümme=Allah’ım, Seni noksan sıfatlardan tenzih, kemal sıfatlarla tavsif ederim.) [Yunus 10]

Allahü teâlâ hiçbir şeye benzemezken benzediği sanılan âyetler de vardır. Birkaçı şöyledir:

Kur’an-ı kerimi tercüme etmek

Kur’an-ı kerimin tefsiri ve tevili ancak ehli olan âlimler tarafından yapılır. Fakat kelime kelime tercümesi mümkün olmaz. Tercüme ile murad-ı ilahi anlaşılamaz. Hadis-i şeriflerin de kelime kelime tercümesi çok zaman yanlış manalara gelir. Hatta bir dildeki deyim, terim ve atasözlerinin kelime kelime tercümesi çok yanlış olur. Mesela Fransızca, (De bonne guerre), kelime olarak, iyi savaştan demektir. Deyim olarak, kanunlara uygun demektir. İngilizce, (Rain cats and dogs)=kedi köpek yağıyor demektir. Deyim olarak sağanak halinde yağmur yağıyor demektir. Bir gazetenin İngilizce bilen muhabiri, bu ifadeyi okuyunca, (Amerika’ya kedi köpek yağdı) diye haber vermişti.

Hadisi şerifler delil değil midir?

Kur’an-ı kerimin birçok yerinde Resulüme uyun buyuruluyor. Eğer Kur’anı herkes anlasaydı, (Resule uymaya lüzum yok, herkes Kur’andan anladığına uysun) denirdi. Aksine Kur’anın açıklanması istenerek buyuruluyor ki: (İhtilafa düşülen şeyleri açıklayasın diye bu kitabı sana indirdik.) [Nahl 64]

Kur’an-ı kerimde, sadece (Allaha uyun) denmiyor. Resulüne de uyulması emrediliyor. (Resule itaat eden, Allah’a itaat etmiş olur.) [Nisa 80] (Demek ki Resulullaha uymak Allaha uymaktan ayrı değildir.)

(Allah ve Resulüne itaat eden, en büyük kurtuluşa ermiştir.) [Ahzab 71]

(Resulüm de ki, “Bana uyun ki, Allah da sizi sevsin!”) [Al-i İmran 31]

(O, kendisine vahyedilenden başkasını söylemez.) [Necm 4]

Kur’an-ı kerimin açıklanması

Yusuf suresinin, (Anlayabilmeniz için, Kur’anı Arapça olarak indirdik) mealindeki ikinci âyeti kerimesi, tefsirlerde özetle şöyle açıklanıyor:

(Kur’an-ı kerimi herhangi bir lisan ile değil, en geniş, en açık olan Arapça olarak indirdik. Eğer iyi düşünürseniz, bu Kitabın ulviyetini, kendisinin bir şaheser, sözlerinin, bütün insanlığa hitap ettiğini görür, müslüman olmayı en büyük bir vazife, en yüksek bir saadet telakki edersiniz. Ey Araplar, Kur’an-ı kerim, sizin dilinizle indi. Edebiyatçıların, şairlerin sözlerine benzemediğini gördünüz. Bunun insan sözü olmadığını, İlâhî bir kelam olduğunu düşünürseniz, anlarsınız.)