MÜTEŞABİH AYETLER TEVİL EDİLMEDEN KABUL EDİLİR

Kur'anda zikredildiği üzere Allah Tealânın eli, yüzü ve nefsi vardır. Allah Tealâ bu konularda şöyle buyuruyor:

"Allah'ın eli kulların ellerinin üstündedir." (Feth/10)

"Sadece Rabbinin yüzü bakidir." (Rahman/27);

İsa (a.s.)dan hikâyeten:

"Benim nefsimdekini bilirsin; fakat ben senin nefsinde bulunanı bilmem." (Maide/116)

Allah'ın, kitabında zikrettiği bu sıfatlar, keyfiyetsiz sıfatlar olup, aslı bilinmekte, fakat vasfı bilinmemektedir. Bilinen asıl, teşabüh ve vasfını anlamaktan aciz olmak sebebiyle batıl olmaz. Bu konuda Imam-ı Ahmed b. Hanbel'in şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Bu sıfatların keyfiyeti meçhul olup, onların nasıl olduklarından bahsetmek ise bid'attir."

Yukarıda zikredilen sıfatları, elden maksat, Allah'ın kudreti, yahut nimeti tarzında te'vil etmek, Allah'ın sıfatlarını iptal etmektir. Allah'ın sıfatlarını iptal etmek ise Mu'tezile ve Kaderiye taifesinin görüşüdür. Lâkin Allah'ın eli, keyfiyetsiz olarak sıfatıdır. Allah'ın gazap ve rızası da keyfiyetsiz olarak Allah'ın sıfatlarıdır. Yani bunların nasıl olduğunu biz bilemeyiz; ancak Allah kendisi bilir.

Nasslarda yer alan el, yüz, istiva... gibi sözcükler tevil edilemez. Çünkü Cenabı Allah bu kelimeleri özellikle kullanmış, bunların yerine; kudret, nimet, görme ve istilâ kelimelerini zikretmemiştir. Doğrusu Cenabı Allah el kelimesinden nimet ve kudret gibi iki manadan başkasını kastetmiştir. Bu sıfatlar, Allah hakkında müteşabih sıfatlardır. Cumhur-u Selefin görüşü budur. Onlar ayetlerde kesin bilinen aslı ispat ettiler, sıfatların müteşabih olan keyfiyeti konusunda sustular. Bununla beraber sıfatların keyfiyetini aramakla meşgul olmayı caiz görmediler. Nitekim Yüce Allah, gerçek bilgi sahiplerini şu şekilde vasıflandırmaktadır:

"İşte kalplerinde şüphe bulunanlar, fitne aramak ve te'viline gitmek için Kur'an'ın müteşabih âyetlerine uyarlar. Halbuki o müteşabihin te'vilini yalnız Allah bilir. Derin ilme sahip olanlar ise: Biz ona inandık; açık ve kapalı bütün ayetler Rabbimiz tarafındandır, derler. Bunları ancak aklı tam olanlar iyice düşünür" (Al-i Imran/7)