Fırka-ı Naciye

Ehl-i Sünnet’in “Ortaya Çıkışı” ve karakter özellikleri

“Fırkalar içinde bir fırka”dan mı, yoksa müsemmanın isimden önce var olması durumundan mı bahsetmemiz gerektiği sorusunu cevaplamadan Ehl-i Sünnet üzerine yapılacak tahlil ve değerlendirmeler hep önemli bir eksiklik ile malul bulunacaktır.

Ehl-i Sünnet’in “fırkalar içinde bir fırka” olduğunu söylemek, ancak tarihî durumu önyargılı okumakla mümkündür. Söz gelimi şu doğrultudaki tesbitler böyle bir okumanın ürünüdür: Önce Şia ve Haricîlik tarih sahnesine çıktı; bunları Cebriye, Mu’tezile… izledi. Bunların sebebiyet verdiği kargaşa ortamı içinde toplumun birlik-bütünlüğünü sağlama temel gayesiyle hareket eden bir başka akım daha zuhur etti ki, kendisine Ehl-i Sünnet diyen bu grubun temel karakteri “mevcudu meşrulaştırma” anlayışıydı…

Bu tür bir okuma biçiminin “önyargılı” olarak tavsifi şuraya dayanmaktadır: Eğer bu fırkaların oluşum ve gelişim dönemlerinde Ümmet bu fırkalardan ibaret idiyse –ki Ehl-i Sünnet’in sonradan ortaya çıkmış “tepkisel” bir fırka olduğu tezi bu tesbite dayanmaktadır–, bu fırkalardan hangisinin söylemleri Hz. Peygamber (s.a.v)’in Sahabe’ye aktardığı İslam olarak değerlendirilmelidir? sorusunun ikna edici ve sahici bir cevabı yoktur!

EHL-İ SÜNNET ÜZERİNE

Soru: "Ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır…" hadisindeki ‘ümmet’ten kastedilen nedir?

Cevap: "Ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır. Biri hariç hepsi ateştedir. O kurtulanlar kimlerdir ey Allah’ın Resûlü ? diye sordular. Peygamberimiz de (s.a.v.): ‘Onlar benim ve ashabımın bulunduğu çizgi üzere olanlardır’ buyurdu" hadisindeki ‘ümmet’ten maksat, icâbet ümmetidir. Sözü edilen fırkalar ise İslam fırkalarıdır. ‘Ateştedir’ ifadesinin anlamı da ‘inançlarından ötürü ateşe girmeyi hak ederler’ demektir. Yoksa ‘fiilen girmişlerdir’ anlamında değil.. Çünkü –inançlarının insanı küfre sokan nitelikte olmaması kaydıyla- Allah Teala’nın affına mazhar olmaları veya şefaatçilerin şefaati sebebiyle cehenneme girmemeleri de mümkündür. Ne var ki insanı küfre düşüren bir inanca sahip olanlar, İslam fırkalarının dışına çıkmış ve ateşte ebedi olarak kalmayı hak etmiş kimselerdir.

Bir mezhep iki imam ehli sünnet ve'l-cemaat...


Muhtelif zamanlarda Ebu Hureyre ve Abdullah bin Yezid'den naklolunan benzer hadisi şeriflerde peygamber efendimiz şöyle buyurdular:
–Yahudiler yetmiş bir fırkaya ayrıldılar, Hıristiyanlar yetmiş iki fırkaya ayrıldılar. Ümmetimse yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır. Sadece biri kurtulacak diğerleri ise cehenneme gidecektir.

Ashab–ı Kiram:
–Ey Allahın resulü o fırka kimdir, diye sorduklarında Resulullah:
–Onlar benim ve ashabımın yolu üzere olanlardır, buyurdu.
Ehli Sünnet uleması yine Enes Radıyallahu Anh'den rivayet olunan "o fırka cemaattir" hadisi şerifi ışığında, ulema o fırkayı "ehlisünnet ve'l–cemaat" olarak ve diğer adıyla kurtuluşa erenler manasında "Fırka'ı–Naciye" olarak isimlendirdi.

İncelendiğinde fırkaların daha da fazlalaştığına şahit olmaktayız, bin yıl önce yaşamış zamanının büyük âlimlerinden ve mezhepler üzerine söz sahibi olan Abdulkahir el–Bağdadi, El–fark beyn'el–Fırak isimli eserinde "bazı ayet ve hadislerde kırk ve yetmiş gibi ifadeler birer tanımlama işareti ve çokluğa kinayedir."

Ehl-i Sünnet

İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
(Hadis-i şerifte, (Ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılır, yetmiş ikisi Cehenneme gider, yalnız bir fırkası kurtulur. Bu fırka, benim ve Eshabımın yolunda gidenlerdir) buyuruldu. Bu fırkaya Ehl-i sünnet denir.) [C.2, m.67]

Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(İnsanlar, dinde çeşitli gruplara bölündüler. Her grup, kendi yolunu doğru sanıp sevinmektedir.) [Müminun 53]

Bir kimse, kendi başına Kur'an-ı kerimi ve hadis-i şerifleri okuyup da doğru yolu bulamaz. İşin ehli olan âlimlere ihtiyaç vardır. 72 sahte altının içine bir tane hakiki altın konsa, bunu sarraflardan başkası anlayamadığı gibi, 73 fırkadan hangisinin doğru olduğunu da ancak Ehl-i sünnet âlimleri anlar.

Akıl ile doğruyu bulmaya çalışırsak bu çok güç, hatta imkansızdır. Her fırkadaki insan, “Bu fırka doğru yolda” diyor. Bu işte selim olmayan akıl ölçü olmaz. Ölçü olsaydı, 72 sapık fırka meydana çıkmazdı.Her fırkaya girenler de, aklına göre bu fırkaları tercih etmiştir. Akla uyulursa, insan sayısı kadar fırka meydana çıkar.

Ehl-i sünnet vel cemaat


Sual: Doğru olan, sadece Ehl-i sünnet vel cemaat fırkası mıdır?

CEVAP
Evet, sadece Ehl-i sünnet vel cemaat fırkasıdır. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Ümmetim, 73 fırkaya ayrılacaktır. Bunlardan 72’si, Cehenneme gidecek, yalnız bir fırka kurtulacaktır. Cehennemden kurtulacak olan tek fırka, benim ve Eshabımın yolunda gidenlerdir.) [Tirmizi, İbni Mace]

Ehl-i sünnet vel cemaat, sünnet ve cemaat ehli demektir. Eshab-ı kiram, Peygamber efendimizin cemaatidir. Sünnet de, Peygamber efendimizin yolu demektir.

Demek ki, (Ben, sadece Kur’ana ve sünnete yapışırım) demek yetmiyor. Eshab-ı kiramı sevmek ve onların yolunda olmak da şarttır. Peygamber efendimiz, (Sadece benim yolumdan gidenler cennetliktir) demedi. (Benim ve Eshabımın yolunda gidenler) buyurdu.

Ehl-i sünnet itikadını ortaya koyan


Sual: Yazılarınızda hep ehl-i sünnet itikadının öneminden bahsediyorsunuz. Bu itikadı ortaya koyan kimdir?

CEVAP
Ehl-i sünnet itikadını ortaya koyan Resulullah efendimizdir. İman bilgilerini Eshab-ı kiram bu kaynaktan aldılar. Tâbiin-i izam da bu bilgilerini, Eshab-ı kiramdan öğrendiler. Daha sonra gelenler, bunlardan öğrendiler. Böylece, Ehl-i sünnet bilgileri bizlere nakil ve tevatür yoluyla geldi. Bu bilgiler akıl ile bulunamaz. Akıl bunları değiştiremez. Akıl, bunları anlamaya yardımcı olur. Yani, bunları anlamak, doğruluklarını, kıymetlerini kavramak için akıl lazımdır. Hadis âlimlerinin hepsi, Ehl-i sünnet itikadında idiler. Amelde dört mezhebin imamları da bu mezhepte idi. İmam-ı Matüridi ve imam-ı Eşari de Ehl-i sünnet mezhebinde idi. Bu her iki imam, hep bu mezhebi yaydılar. Sapıklara karşı ve eski Yunan felsefesinin bataklıklarına saplanmış olan maddecilere karşı bu tek mezhebi savundular.

KURTULUŞ FIRKASI HANGİSİDİR

İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Hadis-i şerifte, Müslümanların 73 fırkaya ayrılacakları, sadece bir fırkanın kurtulacağı bildirildi. Bu 73 fırkadan her biri, Cehennemden kurtulacağı bildirilen bir fırkanın kendi fırkası olduğunu iddia eder. Rum suresinde de, (Her fırka, doğru yolda olduğunu sanarak, sevinir) buyuruldu. Peygamber efendimiz ise, (Kurtuluş fırkası, benim ve Eshabımın gittiği yolda bulunanlardır) buyurdu.

İslamiyet’in sahibinin, kendini söyledikten sonra, Eshab-ı kiramı da, söylemesine lüzum olmadığı halde, bunları da söylemesi, (Eshabım benim yolumdadır, benim yolum, Eshabımın yoldur. Kurtuluş yolu, yalnız Eshabımın gittiği yoldur) demektir. Nisa suresi, 79. âyetinde, (Resule itaat, Allah’a itaattir) buyuruldu. Eshab-ı kiramın yolunda gitmeyip de, Peygambere uyduğunu söyleyen, Ona uymuş olmaz. Böyle yol tutan kurtulamaz. Mücadele suresinin, (Doğru bir şey yaptıklarını sanıyorlar.

EHL-İ SÜNNET ÜZERİNE

Bir anlık bile olsa, sahabeliğin faziletine denk hiçbir amel yoktur ve mertebesine hiçbir surette erişilemez. Faziletler ise bu manada kıyas kabul etmez; zira bu, Allah'ın dilediğine verdiği bir lütfudur.

"ÜMMETİM YETMİŞ ÜÇ FIRKAYA AYRILACAKTIR…"
HADİSİNDEKİ 'ÜMMET'TEN KASTEDİLEN NEDİR?

"Ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır. Biri hariç hepsi ateştedir." O kurtulanlar kimlerdir ey Allah'ın Resûlü? diye sordular. Peygamberimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem de:
"Onlar benim ve ashabımın bulunduğu çizgi üzere olanlardır" buyurdu. Hadisindeki 'ümmet'ten maksat, icâbet ümmetidir. Sözü edilen fırkalar ise İslam fırkalarıdır. 'Ateştedir' ifadesinin anlamı da 'inançlarından ötürü ateşe girmeyi hak ederler' demektir. Yoksa 'fiilen girmişlerdir' anlamında değil.. Çünkü (inançlarının insanı küfre sokan nitelikte olmaması kaydıyla) Allah Teala'nın affına mazhar olmaları veya şefaatçilerin şefaati sebebiyle cehenneme girmemeleri de mümkündür. Ne var ki insanı küfre düşüren bir inanca sahip olanlar, İslam fırkalarının dışına çıkmış ve ateşte ebedi olarak kalmayı hak etmiş kimselerdir.
Mesela, alemin ezelî olduğunu savunan felsefeciler ve tüm olayları eşyanın doğasına dayandırarak açıklamaya çalışan inkarcı materyalistler böyledir.

İÇİMİZE AYRILIK ATEŞİ DÜŞMESİN

Uzak ve yakın tarihimiz şahit ki, bir ve beraber olduğumuzda bileğimizi bükebilecek kimse çıkmadı.



Bir taraftan nice zaferlere imza atarken, diğer taraftan kültür ve medeniyet değerlerimizle dünyaya insanlık öğrettik.



Ne zaman aramıza tefrika ve ayrılık girmişse ateşlere düştük, ağır bedeller ödedik.



Hele de bir Allah'a, aynı Peygamber'e, aynı mübarek Kitab'a inanan müslümanlar olarak kendi kendimizi zayıflattığımızda, bütün yeryüzünde güzellikler soldu, insanlık yolunu kaybetti.



Bizi Cenab-ı Hak yeryüzünün, insanlığın şahitleri olarak vasıflandırdı. Bizim güçsüzlüğümüz hakkın, adaletin zayıflaması anlamına geldi. Güç bir türlü doymak bilmeyen muhterislerin, sömürgenlerin eline geçti.



Artık yeniden Allah'ın ipine sımsıkı sarılmamız gerekiyor. Birbirimizi sevmemiz, kusurlarımıza müsamaha ve dua ile karşılık vermemiz, kendimizi toparlamamız gerekiyor.



Aksi halde ne huzurumuz olacak, ne de gözyaşı dinecek.

EHL-İ SÜNNET KİMDİR?

Ehl-i Sünnet demek, Kur'an ve sünnetin öğrettiği şekilde inanan ve yaşayan Müslümanlar demektir. Ebedi kurtuluşa vesile olacak iman ve Allahu Teala'yı tanımak, ancak Ehl-i Sünnet itikadına sahip olmakla mümkündür. Sünnete uymak için Peygamberimiz (sav)’in Kuran uygulamalarını ve Ashab-ı Kiram'ı tanımak ve takip etmek gerekir. Çünkü bizimle sünnet arasında onlar köprü vazifesi görmektedir. İman ve İslam konusunda Ashabın yerini ve gereğini Allah Resulü (s.a.v) Efendimiz şöyle belirtmiştir:

"Ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılacak; birisi hariç diğer hepsi Cehennem'de olacak" Oradakiler, hayretle: "O kurtulacak grup hangisidir Ya Rasulallah" diye sordular, Efendimiz (s.a.v): "Benim ve Ashabımın yolunda olanlar." buyurdu. (Tirmizi, iman; 18.)

Bu kurtulan fırkaya "Fırka-i Naciye" denir. Bu fırkanın bir diğer ismi de "Ehl-i Sünnet ve'l-Cemaat" fırkasıdır.

İtikad ve amelde bütün hak mezheplerin buluştuğu nokta Kur'an ve sünnetin çizdiği noktadır. Bu mezheplerin bütün çabaları Allahu Teala'nın ve Resulünün (s.a.v) muradını anlamak, anlatmak ve yaşamaktır.

Fıkıh ilminin önemi

Ahmed Tahtavi hazretleri buyuruyor ki: Kur’an-ı kerimdeki (Allahın ipine sarılın) ifadesindeki ipten maksat, cemaattir. Cemaat da, fıkıh ve ilim sahipleridir. Fıkıh âlimlerinden bir karış ayrılan dalalete düşer. Sevad-ı a’zam, fıkıh âlimlerinin yoludur. Fıkıh âlimlerinin yolu da, Resulullahın ve Hulefa-i raşidinin yoludur. Kurtuluş, Ehli sünnet vel cemaat fırkasındadır. Fırka-i naciye, bugün dört mezhepte toplanmıştır. Bu zamanda bu dört hak mezhepten birine uymayan, bid’at ehlidir. (Tahtavi)

MEZHEPLER

Mezhep nedir?

Herhangi bir İslam müçtehidinin şer'i delillerden çıkardığı hükümlerin bütünüdür.

Mezhepler kaça ayrılır, nelerdir?

İkidir. İtikatta mezhep, amelde mezhep.

İtikatta mezhepden bahseder misiniz?

İtikadda hak mezhep : "Ehl-i sünnet ve cemaat" mezhebidir. Bu mezhep Peygamber Efendinmizin ve ashab-ı Kiramın itikad ve ameli üzerine olan mezheptir. Buna "Fırka-i naciye" kurtulan fırka denir. Bunun dışında bazı fırkalar vardır, onlara da "Fırak-ı dalle" denir ki, başlıca yedidir: 1.Mutezile, 2.Şia, 3.Havariç, 4.Mürcie, 5.Neccariye, 6.Cebriye, 7.Müşebbihadır. Bunlar bütün kollarıyla beraber yetmişiki fırkaya çıkar.

FIRKA-I NACİYE

İslâmî akideyi en net ve sağlam şekliyle kabul eden topluluk. Bu deyim iki kelimeden meydana gelmiş bir isim tamlamasıdır. Terkibin birinci ismi olan fırka kelimesi için bk. "Fırak-ı Dalle". Naciye kelimesi Necat kelimesinden türetilmiş olup kurtuluş, kurtulmak, refah ve saadete ermek, umduğuna kavuşmak manalarına gelir.

Şu halde, Fırka-ı Naciye, kurtuluşa eren, ahiretteki her türlü azabtan beraet ederek, necatını, kurtuluşunu eline alan topluluk, zümre demektir ki, bunun bir adı da Ehl-i Sünnet ve'l-Cemaattir. Diğer bir ifade ile Fırka-ı Naciye, Kur'an-ı Kerîm'in hükümlerini kabul ve tasdik etmekle onlara uyan, Hz. Peygamberin ve O'nun büyük Ashâbının yolunu aynen takip eden büyük topluluk, Cemaat demektir.