Zehirli | Konular | Kitaplar

eshab-ı kiramın yolu

SÜNNETİN MÜDAFAASI SÜNNETİN DELİL OLUŞU ZARURETTİR

Sünnetin delili oluşu dini bir zarurettir. Bu deliller çeşitlidir ve hepsi de kesinleşmiş, Ehl-i Sünnet alimleri tarafından ittifaken kabul edilmişlerdir.

Sünnetin dinde delil olduğunu gösteren yedi madde vardır.

1-İsmet (Peygamber efendimiz (sav)’in hata yapmayacağı)
2-Sahabenin, Hz. Peygamber (sav)’in sünnetine sarılmalarını Allah’ın tasvip ve tasdik etmesi
3-Kuran-ı Kerim
4-Sünnet-i şerif
5-Sadece Kuran ile amelin mümkün olmayışı
6-Sünnetin vahiy ve vahiy derecesinde iki kısım oluşu
7-İcma
Birinci Delil: İsmet

Hz. Peygamber Efendimiz (sav)’in mucizelerinin delil olması için, O’nun masum ve hatadan beri olması, yani İsmet makamında olmasıdır. O, tebliği zedeleyecek şeyleri kasten yapmaktan masumdur ve yine sahih görüşe göre bu konuda hata ve yanılmaya düşmekten de korunmuştur.

Bu şunu gerektirir: gerçekten tebliğ ile ilgili her haber doğrudur, Allah Katındakine uygundur ve dolayısıyla ona tabi olmak vaciptir.

Parçalanıp bölünmenin zararı

Mezheplere ayrılmak parçalanmak değil midir? Ehl-i sünnet ne demektir?

CEVAP

Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

(Ümmetim 73 fırkaya ayrılacak, bunlardan yalnız biri Cennete girecektir. Bunlar, benim ve Eshabımın yolunda olanlardır.) [İbni Mace]

Ehl-i sünnet vel-cemaat demek, Resulullahın ve eshab-ı kiramın gittikleri doğru yolda bulunan âlimler demektir. 73 fırka içinde Cehennemden kurtulacağı bildirilmiş olan kurtuluş fırkası Ehl-i sünnet fırkasıdır. Abdülgani Nablüsi hazretleri buyuruyor ki:

Doğru imanın önemi

İslam dini, Allahü teâlânın, Cebrail ismindeki melek vasıtası ile, sevgili Peygamberi Muhammed aleyhisselama gönderdiği, insanların, dünyada ve ahirette rahat ve mesut olmalarını sağlayan, usül ve kaidelerdir. Bütün üstünlükler, faydalı şeyler, İslamiyet’in içindedir. Eski dinlerin bütün iyiliklerini, İslamiyet, kendinde toplamıştır. Bütün saadetler, başarılar ondadır. Aklı selim sahiplerinin kabul edeceği esaslardan ibarettir. Nasipli olanlar onu ret ve nefret etmez, İslamiyet’in içinde hiçbir zarar yoktur. İslamiyet’in dışında hiçbir menfaat yoktur ve olamaz. Çünkü Allahü teâlâ buyuruyor ki:

(Hak din yalnız İslâmdır.) [Al-i İmran 19]

Dinimiz nakil dinidir

Bahâeddin Buhâri hazretlerine bu dereceye nasıl kavuştun diye sordular, (Resulullah efendimize tâbi olmakla...) buyurdu. Alaaddini Attar hazretleri de buyurdu ki:
(Hocam Bahâeddîn-i Buhârînin bana tek nasihatı vardı: “Alaaddin beni taklit et” buyurmuştu. Bunu yaptım. Onu taklit ettiğim her hususta onun aslına kavuştum.)
Ebü’l-Abbâs-ı Mürsî hazretleri sohbetlerinde hep; “Hocam Ebül-Hasan-ı Şâzilî buyurdu ki, Hocam şöyle anlattı” şeklinde söze başlar, hep hocasından nakiller yapardı. Bir gün biri; “Hep hocanızdan nakil yapıyorsunuz. Hiç kendinizden bir şey söylemiyorsunuz” demesi üzerine buyurdu ki:

Kur’an-ı kerimi herkes anlayabilir mi?

Kur’an-ı kerimi herkes anlayabilir mi, yoksa Resulullah efendimizin açıklaması şart mıdır?

CEVAP: Kur’an-ı kerimi tam olarak yalnız Resulullah anlamıştır. Çünkü muhatabı Odur. Kur’an Ona gelmiştir. Ondan başkası tam anlayamaz. Onun için Allahü teâlâ buyuruyor ki: (İnsanlara açıkla diye Kur’anı sana indirdik.) [Nahl 44]

Eshabı kiramın hepsi cennetlik idi

İslamiyet uğruna malını, canını, her şeyini ortaya koyup, herkes gizlice hicret ederken Hz. Ömer, hiç çekinmeden kahramanca ortaya çıkarak, (Anasını ağlatmak, karısını dul bırakmak isteyen varsa gelsin) diyerek düşmanlara meydan okumuştur. (Mir’ati kainat)

Hz. Ömer, Medine’ye hicretle şereflenen, Allahın övdüğü muhacirlerden ve ilk iman edenlerdendir. Eshab-ı kiramın hepsi cennetlik idi. İşte bir âyet-i kerime meali:
(Mekke’nin fethinden önce Allah için mal veren ve savaşanlar, daha sonra harcayıp savaşanlarla eşit değildir. Onların derecesi, sonradan Allah yolunda harcayan ve savaşanlardan daha yüksektir. Bununla beraber Allah hepsine de en güzel olanı [Cenneti] vâdetmiştir.) [Hadid 10]

Resulullah Kur'anı açıkladı

Kur'an-ı kerimde, (Resulüm, sana indirdiğimiz Kur'anı insanlara açıkla) buyuruluyor. (Nahl 44)

İmam-ı Şaranî hazretleri de buyuruyor ki: Kur'an-ı kerimde, namazların kaç rekat olduğu, rükû ve secdede okunacak tesbihler, vakit namazları ile bayram ve cenaze namazlarının nasıl kılınacağı, namazı bozan şeyler, zekât nisabı, zekatın hangi maldan verileceği orucun ve haccın farzları, oruç kefareti, hukuk bilgileri, kedi köpek etinin yenilip yenilmeyeceği gibi birçok husus açıkça bildirilmemiştir. Yani hiçbir âlim, bunları Kur'an-ı kerimden bulup çıkaramazdı. Bunları peygamber efendimiz açıklamıştır. (Mizanül kübra)

Doğruyu bulmak zor değildir

Bugün birçok fırka, grup var. Hepsi doğru olan biziz, ötekiler yanlış yolda diyor. Bu konuda İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki: [Tirmizî'nin bildirdiği] (Ümmetim 73 fırkaya ayrılır, 72'si cehenneme gider, yalnız bir fırkası kurtulur. Bu fırka, benim ve Eshabımın yolunda gidenlerdir) hadis-i şerif, 72 fırkanın cehennemde azap göreceğini fakat, cehennemde sonsuz kalacağını bildirmiyor. Sonsuz kalmak, imansızlar yani kâfirler içindir. 72 fırka, cehennemde itikatlarının bozukluğu kadar yanar. Yalnız Ehli sünnet cehennemden kurtulur. Bunlardan kötü iş yapanların günahları tövbe veya şefaat ile affolunmadı ise, bunlar da günahları kadar cehennemde kalırlar.
(3/38)

Doğru iman ve amel

Bazıları Allaha inanan herkesin cennete gideceğini sanıyor. Bu çok yanlıştır. Amentü'deki altı esastan birine inanmayanın imanı geçersizdir. Bunun için inanmak değil, doğru inanmak önemlidir. Âhirette kurtulmak, ibâdetin çok olmasına değil, doğru imana bağlıdır. İhlaslı ameli az da olsa,
hatta hiç ameli olmasa, zerre kadar doğru imanı olsa yine cennete girer. Bir hadis-i şerifte buyuruluyor ki: (Kalbinde zerre kadar imanı olan cehennemde kalmaz.) [Buhârî, Müslim]

Dinimizi bozmaya çalışanlar

Türkiye'ye ilk defa mezhepsizlik ve Vehhabiliği sokmaya çalışanlardan biri olan 1940'lı yıllarda vefat eden bir hoca diyor ki: (Kur'an ile hadisler sayılıdır. Olaylar ise sonsuzdur denilerek, kıyas ile birçok şey ilave edilmiştir. Kıyas ve ictihad yoktur) diyerek, Ehl-i sünnet âlimlerine iftira ediyor. Kıyas ve ictihad, dine bir şey eklemek değil, Kur'an ve hadisin, derin örtülü manalarını meydana çıkarmaktır. Eshab-ı kiram da kıyas yapmıştır. İcmanın da âyetle emredildiği Beydavi tefsirinde yazılıdır.(Dinde, her şey söylenmiştir. Ancak Kitap ile Sünnetin bildirmediği her şey mubahtır) diyerek tenakuzlu konuşuyor. (Kıyas ile, din arttırılıyor, mubahlar haram ediliyor) diyerek dinin bir hükmü olan kıyasa saldırıyor.

İman edilecek şeylerde ayrılık olmaz

İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki: İman edilecek şeylerde Eshab-ı kiramın hepsine uymak lazımdır. Çünkü, itikat edilecek şeylerde, birbirlerinden hiç ayrılıkları yoktur. Eshab-ı kiramdan birine dil uzatan kimse, hepsini lekelemiş olur. Çünkü, hepsinin imanı, itikadı birdir. Birine dil uzatan, hiçbirine uymamış olur. Birbirlerine uygun olmadıklarını, aralarında birlik bulunmadığını söylemiş olur. Onlardan birini kötülemek, onun söylediklerine inanmamak olur. İslamiyeti bizlere bildiren, onların hepsidir. Onların her biri adildir, doğrudur. Her birinin İslamiyette bildirdiği bir şey vardır. Her biri âyet-i kerimeleri getirerek, Kur'an-ı kerim toplanmıştır. Bir kısmını beğenmeyen, İslamiyeti bildireni beğenmemiş olur.

Kurtuluş fırkası hangisidir?

İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki: Hadis-i şerifte, Müslümanların 73 fırkaya ayrılacakları, sadece bir fırkanın kurtulacağı bildirildi. Bu 73 fırkadan her biri, Cehennemden kurtulacağı bildirilen bir fırkanın kendi fırkası olduğunu iddia eder. Rum suresinde de, (Her fırka, doğru yolda olduğunu sanarak, sevinir) buyuruldu. Peygamber efendimiz ise, (Kurtuluş fırkası, benim ve Eshabımın gittiği yolda bulunanlardır) buyurdu. İslamiyetin sahibinin, kendini söyledikten sonra, Eshab-ı kiramı da, söylemesine lüzum olmadığı halde, bunları da söylemesi, (Eshabım benim yolumdadır, benim yolum, Eshabımın yoldur. Kurtuluş yolu, yalnız Eshabımın gittiği yoldur) demektir. Nisa suresi, 79. âyetinde, (Resule itaat, Allaha itaattir) buyuruldu.