cüz'i irade
KADER VE KAZAYA İMAN
Kader, Allahu Teala'nın ezeli ilmiyle kainatta olacak her şeyi önceden bilmesi, onların planını yapması, zaman, yer, şekil, vazife, vaziyet ve akıbetini belirleyip Levh-i Mahfuz'da tesbit etmesidir.
Kaza ise, Allahu Teala'nın ezelde takdir ve tayin ettiği şeyleri ezeldeki plana göre icra etmesi, yaratması ve ortaya koymasıdır. Mâturidîler, kader ve kaza konusunda bu taksim ve tarifi benimsemişlerdir.
İslam alimlerinden bazıları -Eşâriler de bu gruptandır-yukarıdaki taksimde kader yerine kaza, kaza yerine kaderi koymaktadırlar. Buna göre kaza ezeldeki ilahi takdir, kader de bu takdirin meydana gelmesi şeklinde tarif edilmiştir. Bu sadace lafızlardaki bir farklılıktır. Kader ve kazaya imanın farz olduğu konusunda bir ihtilaf yoktur.
Kader ve kaza, ilahi bir ilimdir, Rabbani iradedir, sonsuz kudretin tecellisidir. Hiç şüphesiz Yüce Rabbimiz, varlık aleminde olacak her şeyi önceden bilir; yaratacağı her şeyi ezelî iradesiyle irade eder; zamanı gelince de halkeder.
EN MÜŞKİL SORUYA MÜHİM BİR CEVAP (KADER VE KAZA)
Kader ve kaza konusunda çoklarının sorduğu ve anlamakta zorlandığı soru şudur: Her şey Allah'ın takdiri, dilemesi ve hükmüyle oluyorsa ve bunun dışına çıkmak mümkün değilse, kendisine takdir edilen çizgide amel eden ve kötülük yapan bir kimseye Allah niçin hesap soruyor, ceza veriyor?
Cevap: Önce şunu belirtelim ki, Allahu Teala herkese değil, sadece mükellef olan insanlara, ihtiyarî fiillerinden hesap soracaktır. İhtiyarî fiil demek, yapıp yapmamakta serbest iken, yapmaya karar verilen fiil demektir. İnsanın iradesi dışındaki yaptığı işlere "ızdırârî, zarurî, mecburî" fiiller denir. Bu tür fiillere bir sevap veya günah yoktur. Midemizin çalışması, kanımızın dolaşması, susuzluk, açlık, uyku gibi haller, irade dışı fiillerdir, mecburi işlerdir.
Mükellef olmak için şu dört şartın bir arada bulunması gerekir:
1-Akıl.
2-İrade,
3-Güç,
4-İlim.
Aklı olmayanlara veya aklı olup da temyiz çağına ulaşmayanlara hesap ve ceza yoktur. Deliler ve çocuklar gibi.
Herkes istediği trene binebilir
Eğer kimin Cehenneme gideceğini Allah biliyorsa, niye emirler ve yasaklar bildirdi? Hayrı ve şerri Allah yaratıyorsa, şer işlerimizden niçin sorumlu oluyoruz?
CEVAP
Hayır şer, Allahü teâlânın yaratması iledir. Sevap ve günah insanın irade-i cüz’iyyesine bağlı kılınmıştır ki, buna kesb denir. Kesb kuldan, yaratmak Allah’tandır. İki âyet-i kerime meali:
(Allah insana iyilik ve kötülükleri [hayrı ve şerri] öğretmek ve bu ikisinden birini tutmak için, ihtiyar [irade-i cüz’iyye] vermiştir.) [Şems 7- Beydavi]
(Zerre kadar iyilik ve kötülük yapan, karşılığını görecektir.) [Zilzal 7,8]
Allahü teâlâ, insanlara zorla günah işletmez. Diyelim ki, önümüzde iki tren var. Garda şunlar yazılıdır:
Kötülükleri yaratan başkası mı?
“Şer Allah’tan değildir, herkes kaderini kendisi yaratır” diyenlere bugün de cevap veriyoruz.
Mektubat-ı Rabbanide buyuruluyor ki:
İmam-ı a'zam hazretleri, imam-ı Cafer-i Sadık hazretlerine sordu:
- Allah, insanların istekli işlerini, onların arzusuna bırakmış mıdır?
- Hayır, rübubiyetini, [yaratmak ve her istediğini yapmak büyüklüğünü] aciz kullarına bırakmaz.
- O zaman kullarına, işleri zorla mı yaptırıyor?
- O âdildir. Kuluna zorla günah işletip, sonra da Cehenneme sokmaz.
- O halde, insanların, istekli hareketini kim yapıyor?
Kader, kazâ ve irâde
Kader, kazâ ve irâde, Ehl-i Sünnet’in inanç esasları içerisinde üç temel kavramdır.
Mâlumdur ki, Allah Teâlâ’dan başka bir yaratıcı yoktur. Kâinatte meydana gelen ve gelecek olan her şey, mutlaka O’nun ilmi (bilmesi), irâdesi (dilemesi) ve yaratmasıyla vücûda gelir.
Herhangi bir şeyin muayyen bir şekilde vücûda gelmesini Allah Teâlâ’nın ezelde dilemiş olmasına “kader” adı verilir ve kader’e inanmak da imanın şartlarından altıncısıdır.
Allah Teâlâ’nın dilemiş olduğu herhangi bir şeyi, zamanı gelince meydana getirmesine de “kazâ” denilir.
Kavram kavgasi
Bir toplum ici catisma ve kavga olusturmak istiyorsan önce o toplumun en temel kavramlari üzerinde ucurumlar acmalisin. Zaten sonrasinda onlar birbirini yiyeceklerdir.
Karamürsele dogru virajli yollardan tepeden asagiya inerken keskin bir virajda dev bir tabela gözlerime ilisiverdi. Trafik kazalari kader degildir.. Nasil yani? Kader negatif yada pozitif tamamen ilahi bir programa verilen isim degilmiydi? Bu ilahi program icinde olmiyan sey Allah’in yaratmadigi var etmedigi bir sey anlamina gelmez miydi? O halde? Bu cümle sirk ve küfre neden olmaz mi? Allah’a inkar degilde nedir? Yani simdi trafik kazalari Allah'in bilgisi ve takdiri disinda, Allah’tan habersiz mi gelisti? Hasa..
İYİYE VE DOĞRUYA YÖNELME
Bir insan, "Allah böyle takdir etmiş, ben ne yapabilirim" deyip kötü davranışlarda bulunamayacağı gibi, tembel tembel de oturamaz. Çünkü insan, cüz’î irade dediğimiz güçle, iyiyi veya kötüyü kendisi seçer. Yüce Allah, emir ve yasaklarıyla iyi ve kötü yolu göstermiş ve "İyi olana gidin, kötü olandan uzaklaşın" demiş; bu iki yoldan birini seçmekte insanı serbest bırakmıştır. İyi ve kötü yollardan birini seçmek insanın kendi isteğiyledir. Allah, insanın bu isteğine göre iyi ve kötüyü yaratır. Böyle olunca isteyen ve istemeyen insandır, yaratan ise Allah’tır. Bunun için insana, irade ve gücünü kullanarak yaptığı davranışlardan sorumlu tutulacağı, âhiret gününde niçin kötü yolu seçtiğinin sorulacağı bildirilmiştir.
İRADE
Kaza ve kadere iman, insanın durumunu tespit ve tayinde büyük önem kazanır. Her şeyden önce insanın iradesinin olup olmadığı söz konusu edilir.
İrade; istek, arzu, eğilim, kast, sevgi ve benzeri anlamlara gelir. Bir sıfat olarak kabul edilir. Bu sıfatla canlı fiillerini yapar. Her hangi bir işin meydana gelmesinde irade sıfatı ilk ve en önemli rolü oynar. İrade, istek olmayınca iş meydana gelmez.
İradeyi anlamanın iki yolu vardır:
Allah'ın ve insanın iradesi,
İnsanın iradesi.
a) Allah'ın ve insanın iradesi
Allah'ın ve İnsanın İradesi
Sözlükte "seçmek, istemek, yönelmek, tercih etmek ve karar vermek" anlamlarına gelen irade terim olarak, "Allah'ın veya insanın ilgili seçeneklerden birini seçip belirlemesi, tayin ve tahsis etmesi" diye tanımlanır.
Allah'ın iradesi ezelîdir, sonsuzdur sınırsızdır, herhangi bir şeyle bağlantılı değildir ve mutlaktır, insanın iradesi ise sonlu, sınırlı, zaman, mekan vb. şeylerle bağlantılıdır. Evrende meydana gelen her olay ve varlık, Allah'ın tekvînî (oluşumla ilgili) iradesi ile meydana gelir. Kul da Allah'ın kendisine tanıdığı sınırlar içinde fiilini seçer. Kulun fiilinde hür olması demek, hürriyetine inanması, fiili yaparken herhangi bir baskı altında olmadığını kabullenmesi demektir.