başörtüsü

"On dört asırlık uygulama !"

Geçenlerde, 14 asırdır tartışılmayan, tartışmayı kimsenin aklından bile geçirmediği, kadınların namazda ve namaz haricinde örtünmeleri konusunu bazı çevreler yine tartışma konusu yaptı. Çok şükür ki, Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu, Antalya'da yapılan "İl Müftüleri Hizmet İçi Eğitim Semineri"nin sonunda yaptığı açıklama ile gerçekleri gün ışığına çıkarttı; şüpheleri bertaraf etti. Sayın Bardakoğlu, “On dört asırlık uygulamada kadınların başını örtmeleri dini bir gereklilik olarak kabul edilmiş, Müslüman kadınlar da dinlerinin gereği olduğuna inandıkları için, başlarını örte gelmişlerdir. İslâm'ın tarihsel tecrübesinin ana çizgisi böyledir ve bu konuda münferit farklı görüşlerin bulunması, bu ana görüntüyü bozamaz.” diyerek son noktayı koydu.

Zaten daha öncede, 30 Aralık 1980 tarihinde Din İşleri Yüksek Kurulu, “Cenab-ı Hak, kadınların başörtülerini, saçlarını, başlarını, kulaklarını, boyun ve gerdanlarını örtecek şekilde yakalarının üzerine salmasını emretmiştir.” şeklindeki fetvası ile, örtünmenin Cenab-ı Hakkın açık bir emri yani farz olduğunu bildirmişti.

Dinimizin önemli bir emri olan “setri avret” yani örtünmesi gereken yerlerin örtünmesi hususu sadece kadınlara ait bir konu da değildir. Dinimizde, örtünmesi gereken yerlere “Avret mahalli” denilmektedir.

Müslümanlık neyle artar?

Amerikalı “kadın imam” Amina Wadud Tempo dergisinin davetlisi olarak Türkiye’de. Derginin spotlarına bakılırsa “kadın imam”, “Örtü kimseyi daha Müslüman yapmaz” demiş…

Basit göründüğüne bakmayın; hayli girift bir bilmece bu! Dinî hassasiyetlerle ilişkisi sadece “kaşıma” seviyesinde cereyan eden bir yayın organı, kutsal “özgürlükler” çerçevesinde bir “İslam devrimcisi”ni ülkemize davet ediyor. O da saf değil ya, elbette gelecek, konuşacak, mesajını verecek, “temas noktaları” tesis edecek (şimdiye kadar edilmediyse tabii!) ve belki de hazırda bekleyen “kutsal bağlılar topluluğu” ile geleceğe dönük yapılanmaların temelini atıp gidecek.
Bu başlığı hiç görmeseydiniz ve ben bir önceki paragrafı yine yazsaydım, kimler rahatsız olurdu dersiniz? Davet eden bir “dinci” yayın organı, davet edilen de Ortadoğu’dan gelen bir bayan olsaydı ve yine ayrı tarzda başını örtmüş bulunsaydı?? Yayın organı “devrim” demeseydi de olurdu. Onu birileri zaten söyleyecekti nasıl olsa!..

İSLÂMDA ÖRTÜNME

Bir savaş sonrasında Ümmü Hallâd isminde bir kadın Hz. Peygamber'in (s.a.v) yanına geldi. Yüzü dahil her tarafı kapalıydı. Savaşa giden çocuğunu soruyordu. Çocuğu şehid olmuştu. Haberini alınca, edebini ve halini hiç bozmadı. Ashaptan biri kadının bu haline şaşırdı ve kadına,
"Allah Resûlü'ne gelmiş şehid düşen çocuğundan bu halde haber mi soruyorsun?" dedi. Bunu duyan kadın,
"Çocuğumu kaybettiysem hayâmı da kaybetmedim ya!" dedi.
(Ebû Davud, Cihâd, 8)

Örtünme Nedir?
Dinimizde erkeğin ve kadının avret yerlerini örtmesi konusu tartışma götürmeyecek derecede açık, kesin ve şekli bilirli bir hükümdür. Fakat son zamanlarda değişik sebeplerle tartışma konusu yapılmaya başlanmıştır. Biz de bu konudaki şüpheleri gidermek için bu temel farzın ne olduğunu değişik yönleri ile ele alacağız.

BAŞÖRTÜSÜ VE POZİTİF ENERJİ


“Kozmik Araştırmalar Merkezi’nde bir uzamanla, başörtülü ve açık kadınların MR benzer görüntülerini beraber inceledik. Beden bir alıcı verici gibidir, yayın yapar,yayın alır. Bedenimizdeki uç noktalardan muhtelif dalgalar alırız. Başını örtüp bu örtüyü boynunu kapatacak şekilde bağlayan kişinin, bedenindeki pozitif enerjinin kaçışını önlediğini gözlemledik. Başı açık, dekolte giysiler giymiş kadınların, enerjilerinin yarıdan fazlasını yitirdiklerinin kaydettik. Açık kadının bedenine bakan gözler, negatif enerjiyi ona aktarmakla kalmıyor, onun pozitif enerjisini de emiyordu. Örtünen kadınlarda bu bakışların olumsuz etkilerine rastlamadık. Türkiye’de de konuyla ilgili ölçümlemelerin yapılabileceği dört ayrı merkez vardır.”

BAŞÖRTÜSÜ YASAĞI

FEYZ dergisinde (Aralık 2005) Merhum Üstad Cemil Meriç’in kızı Profesör Ümit Meriç hanımefendi ile yapılmış bir röportajı okudum. Hanımefendi başörtüsü ve tesettür konusunda şöyle diyor:

“Kıyamet niçin başörtüsü etrafında dönüyor?.. Çünkü başörtüsü kişilikli Müslüman duruşunun göstergesidir.

Başımı örtüyorum çünkü varım... Başımı örtüyorum, çünkü kulum... Başımı örtüyorum, çünkü kendime söz verdim... Başımı örtüyorum, çünkü Allah’a söz verdim...

Ha namusa uzanmış bir el, ha benim başörtüme uzanmış bir el, hiçbir fark yok.

Başımı örtmem hususunda Türkiye içi ve dışı hiçbir hukukî mercie başvurmak istemiyorum.İdam edilecek dahi olsam, bu yasağın karşısında dururum. Ben bu yasağı, yaşama hakkıma saygısızlık olarak görüyorum. Bunu kişilik haklarıma saldırı olarak görüyorum. Bu benim namusumdur. Bu bir kimliktir.”

Ümit hanımın yukarıdaki sözleri sıradan bir vatandaşın sözleri değildir. Profesör unvanına sahip değerli bir aydının sözleridir.

Başörtüsü meselesinin çeşitli boyutları vardır.

TARİHTE TESETTÜR DÜŞMANLIĞI

98 Şubatında İstanbul Üniversitesi Rektörlüğünün yayınladığı genelgeyle üniversiteye bağlı fakülte, yüksekokul, sosyal tesisler vs.de başörtünün yasaklanması ve bu yasağa karşı öğrencilerin gösterdiği kesintisiz direniş başörtüsü sorununu Türkiye gündeminin üst sıralarına taşıdı. 98-99 eğitim-öğretim döneminde YÖK (Yüksek öğretim kurulu, M.K.) kararları doğrultusunda yasağın diğer üniversitelere de yaygınlaştırılması ve öğrencilerin yasak karsısında kararlı tutumları nedeniyle başörtülü yasağı, başörtüsü konulu tartışmalar bu seneye de yayıldı...

Bu yazı başörtüsü daha genellersek örtünme olgusu tarihine, bu konuda lehte ve aleyhte oluşan taraflar ekseninde kısa bir değini olacaktır.

Tevhid-şirk, hak-batıl, zalim-mazlum gibi zıtlıklar bağlamında, en eski çatışma alanı olarak insanlığın atası Adem-Havva (as.) ve onların İblisle mücadelesinde örtünme ve çıplaklık tezatlıklarını da görmekteyiz. Bu mücadelenin en önemli unsurlarından biri olması örtünmenin hayatiyetini ortaya koymaktadır.

"Derken şeytan, birbirine kapalı ayıp yerlerini kendilerine göstermek için onlara vesvese verdi ve: Rabbiniz size bu ağacı sırf melek olursunuz veya ebedî kalanlardan olursunuz diye yasakladı, dedi. Ve onlara: Ben gerçekten size öğüt verenlerdenim, diye yemin etti. Böylece onları hile ile aldattı. Ağacın meyvesini tattıklarında ayıp yerleri kendilerine göründü. Ve cennet yapraklarından üzerlerini örtmeye başladılar.

ÇEVREYE Mİ YOKSA ALLAH'IN DİNİNE Mİ UYACAĞIZ?

Çevrem Ne Der?’ Hastalığı

Allah'ın örtünme emri karşısında, kendisine sorumsuzca söylenen bir takım sözleri referans eden kimi kişilerden hemen şu sözü duyarsınız. "Bu devirde, bu zamanda böyle giyilir mi? Zaman sana uymazsa, sen zamana uyacaksın. Çevrem böyle giymeme izin vermez."

Önce bilinmelidir ki Müslüman; yaşayışını, kıyafetini çevreye veya zamana göre değil, Allah'ın nizamına uyduran kişidir. Müslüman, sırtını zamana değil, Allah'a dayayan kişidir.

İnanan bir kişiysek, bizim hayatımıza yön verici olarak çevreyi, zamanı değil de İlahî Nizamı ölçü kabul etmeliyiz. İnanan insan için "çevre/zaman" gibi unsurlar bağlayıcı olamaz. İnançlı kadın, zamanın ve çevrenin dışlaması diye bir şeyi kabul etmez. Onun istediği tek şey Allah'ın hoşnut olmasıdır.

"Çevrem böyle istiyor" endişesi, bir mazeret sayılamaz. "Çevrem ne der" düşüncesiyle Allah'ın yasakladığı biçimde davranmak, o kişideki İslâmî inancın yeterince gelişmemiş olduğunu ortaya koyar.

Elbette, böyle düşünen insanlarımız da yanlış yönlendirmeye maruz kamış, gerçekte iman sahibi kişiler olabilirler. Bu yüzden, karşımızdaki insanı suçlama şeklinde değil de doğru olanı, en güzel bir üslupla anlatmalıyız.

MÜSLÜMAN ALLAH'A VE RESULÜNE İNANIR

Kur’anda sadece kadınların göğüslerini örtmeleri gerektiği bildiriliyormuş, başka yerlerini açmalarında sakınca yokmuş. Böyle bir âyet mi vardır?

CEVAP
Bir konu için sadece bir âyete bakılmaz. O konu ile ilgili diğer âyetlere de bakmak gerekir. Çünkü âyetler birbirini açıklar. Âyetlere de bakmak yetişmez. Resulullah efendimiz bu âyetleri nasıl açıklamış, nasıl uygulamış ona bakılır. Önce âyetlere bakalım:

(Mümin kadınlara söyle, gözlerini [yabancı erkeklere bakmaktan] sakınsınlar, ırzlarını korusunlar, [el, yüz gibi] görünen kısmı hariç, ziynetlerini [ziynet takılan yerlerini] göstermesinler, başörtülerini yakalarına kadar [saç, kulak ve gerdanlarını] örtsünler!) [Nur 31]

Gözünü neden sakınacak, ırzını nasıl koruyacak, ziynetten maksat nedir? Kına, sürme, boya mıdır, altın, gümüş gibi ziynetler midir? Bu hususlar açık değil, bunlar hadis-i şerifle açıklandı. Aşağıda bildirilecektir. Bir âyet-i kerime meali de şöyledir:

(Ey nebi, hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına [dışarı çıkarken] cilbablarını [dış giysilerini] giymelerini söyle! Bu, onların tanınıp, eza görmemelerine daha uygundur.) [Ahzab 59]

Nur suresindeki âyette, başlarını yakalarına kadar örtmeleri bildiriliyordu. Bu âyette ise, dış elbiselerini giymeleri bildiriliyor. Yani bütün vücudu örtmeleri bildiriliyor. Genç kızla ihtiyar da aynı şekilde mi giyinmesi gerekir?

YAKAYI ÖRTMEK NE DEMEK?

Yalnız Kur’an diyenlerle 19’culuk bâtıl dininde olanlar, Nur suresinin, (Mümin kadınlara söyle: [Yabancı erkeklere bakmaktan] sakınsınlar, ırzlarını korusunlar, [el, yüz gibi] görünen kısmı hariç, ziynetlerini [Saç ve gerdan gibi ziynet takılan yerleri] göstermesinler, başörtülerini yakalarına kadar [saç, kulak ve gerdanlarını] örtsünler!) mealindeki 31. âyetinin yalnız ziynet takmayı yasakladığını, bir de sadece yaka kısmını örtmeyi emrettiğini söylüyorlar. Diğer maddede yeteri kadar açıklamıştık ama bir hususa daha değinmek istiyoruz. Nasreddin Hocanın kabri için, dört tarafı açık, ancak kapısında koca bir kilit var derler. O zaman kilidin ne kıymeti var. Deve kuşunun, başını kuma sokarak saklandığını sanmasına benzemez mi? Bu zındıklara göre de, kadın her tarafını açacak, sadece yakasını kapatacak, böylece tesettür emrine uyacak, bu kadar gülünç, saçma iddia olur mu?

İsra suresinin (Ana-babana öf deme) mealindeki 23. âyetini okuyan, ana-babasına öf demese, fakat gözlerini çıkarsa, kulaklarını kesse, sopa ile dövse, sonra da (Ben öf demedim, Kur’anın emrine uydum) dese, Kur’ana uymuş mu olur? Kur’an-ı kerimde en hafif husus söyleniyor, daha ağırları elbette yasaktır.

DİNİMİZDE TESETTÜRÜN ÖNEMİ

Tesettürü kimler inkâr ediyor?

CEVAP
Kur’ana inanmadıkları halde, (Yalnız Kur’an) diyen yalancılarla, On dokuzculuk bâtıl dinine sarılanlar, tesettürü inkâr ediyorlar. Halbuki Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:

(Mümin kadınlara söyle, gözlerini sakınsınlar, ırzlarını korusunlar, görünen kısmı hariç, ziynetlerini göstermesinler, başörtülerini yakalarına kadar örtsünler!) [Nur 31]

Bu âyette bazı hususlar açık değil. Mesela kadın, gözünü neden sakınacak, ırzını nasıl koruyacak, ziynetten maksat ne? Kına, sürme mi, altın, gümüş mü, küpe, kolye, bilezik mi? Bu hususlar tam açık değildir, bunlar hadis-i şerifle açıklanarak bildirilmiştir. Allahü teâlâ, (Resule itaat Allah’a itaattir) ve (Sana indirdiğim Kur’anı, anlamaları için insanlara açıkla) buyuruyor. (Nahl 44)

Resulullah efendimizin açıklamaları ile âyetin manası şöyle oluyor:
(Mümin kadınlara söyle, gözlerini [yabancı erkeklere bakmaktan] sakınsınlar, ırzlarını korusunlar, [el, yüz gibi] görünen kısmı hariç, [Kolye, küpe, bilezik, kına, sürme gibi] ziynetlerini [ve ziynet taktıkları baş, kulak, kol ve ayaklarını] göstermesinler, başörtülerini yakalarına kadar [saç, kulak ve gerdanlarını] örtsünler!) [Nur 31] (Celaleyn, Medarik)

Tesettürü Kur’an emrediyor

Ateist genç diyor ki: Başını ve vücudunu açmak Kur’anda yoktur. Hele kol ve bacakları açmak asla Kur’anda yoktur. Buna rağmen kapanmak nasıl Allah’ın emri olur?

CEVAP

Resulullah efendimiz, kapanma hükmü Kur’an-ı kerimde olmadığı halde mi emretti? Asırlardır Müslümanlar Kur’ana, sünnete uymuyorlar mı? Ne kadar basit bir görüş bu. Tesettürle ilgili âyet-i kerimeleri Peygamber efendimiz açıklamış, âlimler de bizlere bildirmiştir. Bu husustaki tartışmalar kasıtlıdır. Kur'an-ı kerimde genel olarak hükümler, kısa olarak bildirilmiştir. Bunları Peygamber efendimiz açıklamıştır. Çünkü Kur’an-ı kerimde, (İndirdiğim Kur’anı insanlara açıkla) buyuruluyor. (Nahl 44)

Dinimizde tesettürün önemi

Kur’an’a inanmadıkları halde, (Yalnız Kur’an) diyen zındıklarla, On dokuzculuk bâtıl dinine sarılanlar, tesettürü inkâr ediyorlar. Halbuki Kur’an-ı kerimde buyuruluyor ki: (Mümin kadınlara söyle, gözlerini sakınsınlar, ırzlarını korusunlar, görünen kısmı hariç, ziynetlerini göstermesinler, başörtülerini yakalarına kadar örtsünler!) [Nur 31] Bu âyette bazı hususlar açık değil. Mesela kadın, gözünü neden sakınacak, ırzını nasıl koruyacak, ziynetten maksat ne? Kına, sürme mi, altın, gümüş mü, küpe, kolye, bilezik mi?

Tarihte Tesettür Düsmanligi

98 Subatinda Istanbul Üniversitesi Rektörlügünün yayinladigi genelgeyle üniversiteye bagli fakülte, yüksekokul, sosyal tesisler vs.'de basörtünün yasaklanmasi ve bu yasaga karsi ögrencilerin gösterdigi kesintisiz direnis basörtüsü sorununu Türkiye gündeminin üst siralarina tasidi. 98-99 egitim-ögretim döneminde YÖK (Yüksek ögretim kurulu, M.K.) kararlari dogrultusinda yasagin diger üniversitelere de yayginlastirilmasi ve ögrencilerin yasak karsisinda kararli tutumlari nedeniyle basörtülü yasagi, basörtüsü konulu tartismalar bu senye de yayildi...

Bu yazi basörtüsü daha genellersek örtünme olgusu tarihine, bu konuda lehte ve aleyhte olusan taraflar ekseninde kisa bir degini olacaktir.