Allah'a kulluk
Hayâtın Mertebe Mertebe Yükselişi
Hayat, dönüşü olmayan bir yolculuk, akıp giden bir sudur. Kundakla kefen, beşikle mezar arasına gerilmiş bir yaydır.
Hayâta irâdemiz dışında geliyoruz, yolculuğa mecbûren başlıyoruz. Bize, “hayâta gelmek, hayat sürmek veyâ hayatta sürünmek istiyor musun” diye soran olmadı. Kendimizi beşikler içinde, kundaklara sarılmış bulduk. İşte bu noktadan itibaren mezarlara, sonsuzluklara doğru yolculuğumuz başlamış oldu. Bu yolculuğa hayat diyoruz.
Bu dünyâya kendi irâdemizle gelmiş olsaydık, geliş maksadımızı bir birimize sormamız gerekirdi. Böyle bir durum söz konusu olmadığına göre, bil-mecbûriye, yaratıcı Yüce Kudrete sormak durumundayız: “Bizim bu dünyâya gönderiliş maksadımız nedir?”
Cevap şu: “Li ya’ büdûn - Bana kulluk.”
Elbette bilme, bulma, hayran kalma safhaları da var işin berisinde.
İnsanların yaratılış gayesi
İnsanlar, Allahü teâlâya kulluk, ibadet etmek için yaratılmıştır. Sonsuz saadete kavuşmak için yaratılış gayesine dikkat etmelidir. Dünya nimetleri geçicidir. Dünya ebedi kalınacak bir yer değildir, ahirete gitmek için bir binek gibidir. Sevinç yeri değil, ayrılık yeridir. Akıllı olan bu fâni dünyaya düşkün olmaz, kulluk vazifesini hakkıyla yapar.
Şu üç kimsenin haline şaşılır:
1- Ölüm kendisini yakalamak üzere olduğu halde, o dünyalık peşindedir.
2- Gaflete dalıp, kendini unuttuğu halde, unutulmamış olup, hesaba çekilecektir.
3- Rabbinin kendinden razı olup, olmadığını bilmediği halde, rahatça güler..
Ölümden şüphen varsa, yatıp uyuma. Uyumak zorunda kaldığın gibi, ölüme de mahkumsun.