Mehdi Hadisleri

Kıyamet alametleriyle, bu arada Hz. İsa (a.s)’ın nüzulü ve Mehdi’nin zuhuru ile ilgili rivayetler güvenilir midir? Kur’an’da yer almadığı söylenen Mesih ve Mehdi inancının yabancı din ve kültürlerden İslâm’a geçtiği iddia ediliyor, doğru mudur? Falan kişinin Mehdi olduğu söyleniyor, ne dersiniz?..

Bu ve emsali sorularla şu aralar daha bir sıklıkla muhatap olmaya başladık. Konunun Hz. İsa (a.s)’ın ref’ ve nüzulü (göğe kaldırılması ve kıyamete yakın yeryüzüne inmesi) ile ilgili boyutunu daha önce birçok yazıda farklı açılardan ele almıştım. Bugünün ve yarının yazılarını ise Mehdi ile ilgi rivayetlerin durumuna tahsis edeceğim.

Öncelikle bir noktayı netleştirelim: Sünnet Kur’an’ın mücmel ayetlerini tafsil ve mübhem ayetlerini beyan ettiğine göre, kıyamet alametleriyle ilgili kimi ayetlerin beyan ve tafsilinin de Sünnet tarafından yapılmış olmasında garipsenecek bir durum yoktur. Zira Efendimiz (s.a.v)’in en temel görevlerinden birisi Kur’an’ın “tebliği” ise, bir diğeri de “beyanı”dır. (1)

Bu cümleden olarak kıyamet alametleriyle ilgili, mesela “Rabbinin bazı alametleri geldiği gün, önceden inanmamış ya da imanında bir hayır kazanmamış olan kimseye artık imanı bir fayda sağlamaz” mealindeki 6/el-En’âm, 158 ayetindeki “bazı alametler” nelerdir? Bu sorunun Efendimiz (s.a.v) tarafından cevaplandırılmış olması son derece tabiidir. Önemi dolayısıyla kıyametten ve onun alametlerinden, her biri farklı ifade ve muhtevalarla bahseden birçok hadisin bulunması da öyle.

Nitekim bir keresinde Sahabe’den bazılarının bulunduğu bir meclise gelen Efendimiz (s.a.v), ne yaptıklarını sorduğunda, “Kıyametten bahsediyoruz” cevabını alınca şöyle buyurdu: “Siz onun öncesinde 10 alamet görmedikçe kıyamet kopmayacaktır…” Burada Efendimiz (s.a.v), duman, Deccal, Dabbetu’l-Arz, güneşin batıdan doğması, Hz. İsa (a.s)’ın nüzulü, Ye’cüc-Me’cüc, doğuda, batıda ve Arap yarımadasında bir yer batması ve Yemen’den, insanları önüne katarak sürükleyen bir ateşin çıkmasını zikretmiştir. (2) İşte bu, yukarıda mezkûr ayetin tefsiri sadedinde irat buyurulmuş hadislerden sadece birisidir. Hadis kitaplarının “Eşrâtu’s-Sâ’a”, “Fiten”, “Melâhim”… gibi bölümlerinde yer alan ve kıyamet kopmadan önce meydana gelecek hadiseleri anlatan rivayetlerin tamamını bu bağlamda düşünmek gerekir.

Burada muhtemel bir itirazla karşılaşabiliriz: Kur’an’da Efendimiz (s.a.v)’e hitaben,

“De ki: “Size, “Allah’ın hazineleri elimdedir” demiyorum. Gaybı da bilmem. Size, “Ben meleğim” de demiyorum. Ben sadece bana vahyolunana uyarım…”(3)
“Gaybın anahtarları O’nun katındadır. Onları ancak O bilir” (4) ayetlerinde ve daha birçok benzerlerinde gaybı sadece Allah Teala’nın bildiği, Hz. Peygamber (s.a.v)’e gayb bilgisinin verilmediği ifade buyurulmaktadır. Şu halde Efendimiz (s.a.v)’in kıyametten önce olacakları bilmesi ve nakletmesi mümkün değildir. Dolayısıyla bu türlü (gelecekten haber veren) rivayetleri ihtiyatla karşılamak, hatta reddetmek gerekir.

Modern zamanlarda ortaya atılan “Kur’an’a dönüş”, “Kur’an Müslümanlığı”… patentli yaklaşımın en temel argümanlarından birisi budur ve detaylı olarak ele alınması gerekir. Ancak bu yazının konusu farklı olduğundan, bu noktada şimdilik şu kadarını söylemiş olalım: Kur’an’da Allah Teala’nın, bazı gaybî bilgileri bazı kullarına bildirdiğini açıkça gösteren ayetler vardır. Mesela Hızır bunlardandır. Ululazm bir peygamber olan Hz. Musa (a.s)’ın dahi muttali kılınmadığı birtakım gaybî bilgileri onun bildiğini 18/el-Kehf, 65 vd. ayetlerinden öğreniyoruz.

Bu cümleden olarak Efendimiz (s.a.v)’e de Kur’an dışında vahiy geldiğini gösteren ayetler (5) birtakım gaybî haberlerin Efendimiz (s.a.v)’e Kur’an dışı vahiy kanalıyla iletildiği gerçeğini inkârı imkânsız kılmaktadır.

13.11. 2006

Bir önceki yazıyı Efendimiz (s.a.v)’in kıyamet alametlerini haber vermesinin Kur’an’a aykırı olduğunun ileri sürülemeyeceğini söyleyerek bitirmiştim. Mehdi hakkındaki hadisler de bu cümledendir. Bu mesele kısmen müstakil olarak, kısmen de nüzul-i İsa (a.s) hakkındaki hadislerde geçmektedir. Konu hakkında söylenebilecekleri maddeler halinde şöyle sıralayabiliriz:

1. Hadis ilminin birçok otoritesi, tıpkı nüzul-i İsa (a.s) hadisleri gibi Mehdi hadislerinin de “mütevatir” olduğunu belirtmiştir. Ezcümle hepsi de Hadis hafızı olan Muhammed b. el-Hüseyin el-Âburî –İbn Huzeyme’nin öğrencisi–, el-Câmi’ li Ahkâmi’l-Kur’ân sahibi el-Kurtubî (6), İbnu’l-Kayyım (7), el-Mizzî (8), İbn Hacer (9) es-Sehâvî (10) ve daha birçok alim Mehdi hadislerinin tevatür seviyesinde olduğunu söylemiştir.

Ayrıca gerek genel olarak “kıyamet alametleri”, gerekse Hz. İsa (a.s)’ın nüzulü ve Mehdi konusunda müstakil eser veren el-Berzencî (11), es-Sefârînî (12), eş-Şevkânî ve el-Kınnevcî (13), el-Heytemî (14), el-Kevserî (15) gibi ulema Mehdi hadislerinin mütevatir olduğunu açıkça ifade etmiştir.

2. el-Kettânî, mütevatir hadisleri zikretmek masadıyla kaleme aldığı Nazmu’l-Mütenâsir’inde (236 vd.) Mehdi hadislerinin 20 sahabî tarafından nakledildiğini belirtmiştir. Bu sahabîlerden bazılarının, konu hakkında birden fazla rivayet naklettiğini burada belirtelim.

el-Arfu’l-Verdî isimli risalesinde (16) es-Süyûtî, konuyla ilgili merfu hadisler yanında mevkuf ve maktu hadislere ve daha sonraki nesillerden bu konuda gelen sözlere de yer vermiştir ki, toplamı –hızlıca yaptığım numaralandırmaya göre- 244’tür.

Ali el-Müttakî, es-Süyûtî’nin eserlerinden istifadeyle hazırladığı el-Bürhân’da bu rakamı daha da yukarıya çıkarmış ve her türden 300 civarında rivayet derlemiştir. (17)

3. İbn Haldun’un, meşhur Mukaddime’sinde Mehdi hadisleri hakkındaki yanlı tenkidine adlanılmamalıdır. Bununla birlikte o, konu hakkında sahih hadis bulunduğunu itiraftan da geri durmamıştır. İzmirli İsmail Hakkı konu hakkındaki bir makalesinde, ilgili rivayetleri adeta gözden düşürmek istercesine İbn Haldun’un sadece tenkitlerini aktarmakla yetinmiştir (18)

Konuyla ilgili rivayetlerin tamamının sahih ve bağlayıcı olduğunu söyleyebilir miyiz? Bu sorunun cevabını “hayır” olarak versek bile, bu durum şu gerçeği değiştirmeyecektir: İslam’ın ilk kuşaklarında Mehdi’nin zuhuru, yaygın olarak bilinen, inanılan ve dilden dile dolaşan bir meseledir ki bu kadar rivayete konu teşkil edebilmiştir.

4. Mehdi inancının Ehl-i Sünnet’e Şia’dan geçtiğinin ileri sürülmesinin ciddiye alınacak yanı yoktur. Zira Şia’nın Mehdi inancı “ric’at”, Ehl-i Sünnet’in Mehdi inancı ise “zuhur” merkezlidir. Yani Şia, 12. imam olarak kabul ettiği Muhammed b. el-Hasan el-Askerî’nin, 260/873 yılında 5 yaşındayken gaybete girdiğini ve kıyamete yakın ortaya çıkacağını söylerken Ehl-i Sünnet inancında “gaybet”e yer yoktur. Mehdi, olağanüstü özelliklere sahip birisi değildir. O, bu Ümmet’in tarih boyunca yetiştirdiği değerlerden birisi olarak doğup büyüyecek ve zamanı geldiğinde hayatın doğal akışı içinde görevini icra edecektir.

Kaldı ki Mehdi ile ilgili rivayetlerin, Muhammed b. el-Hasan el-Askerî daha dünyaya gelmeden önce kaleme alınmış –Abdürrezzâk’ın el-Musannef’i, Ahmed b. Hanbel’in el-Müsned’i gibi– Hadis eserlerinde yer almış olması, konunun Şia ile irtibatlandırılmasını imkânsız kılmaktadır.

Gerektiğinde daha fazla detaya girmek üzere Mehdi inancı ve rivayetleri hakkında şimdilik bu kadar malumatın yeterli olacağı umulur…

Ebubekir Sifil
Milli Gazete, 12.11. 2006

---------------------------------------------------------------------

Kaynaklar

1) Bkz. 16/en-Nahl, 44, 64.)
2) Müslim, “Fiten”, 39-40
3) 6/el-En’âm, 50
4) 6/el-En’âm, 59)
5) Bu konuda detaylı bilgi için bkz. Modern İslâm Düşüncesinin Tenkidi, I, 49 vd.
6) et-Tezkire, 651
7) el-Menâru’l-Münîf, 142
8) Tehzîbu’l-Kemâl, XXV, 149
9) Fethu’l-Bârî, VI, 493; Tehzîbu’t-Tehzîb, IX, 126
10) Fethu’l-Muğîs, III, 43
11) el-İşâ’a, 112
12) Levâmi’u’l-Envâr, II, 84
13) el-İzâ’a, 61-2
14) el-Kavlu’l-Muhtasar, 17-8
15) Nazratun Âbire, 55
16) el-Hâvî içinde, II, 123 vd.

17) Bu eserle el-Heytemî’nin yukarıda adı geçen risalesi dilimize çevrilmiştir. Çevirilerde yer yer hatalar yapılmış olsa da, konuyla ilgilenenlerin bu iki risaleye mutlaka vakıf olması gerekir. Kahraman Neşriyat Kitabevi, 0212. 621 56 40

18)Sebîlurreşâd dergisi, c. XI-XII, sayı 285, 13 Şubat 1389, s. 389-91.